Bu akşamki konumuz geçen hafta da ilan etmiştik İsa aleyhisselamın yeryüzüne tekrar inip inmeyeceğiyle ilgiliydi. Konu ile alakalı çok ayet varmış. Üzerinde çalışınca gördük. Bu akşam sadece ayetleri anlamaya çalışacağız. Ayetler üzerinde oluşan yanlış yorumlardan da bahsedeceğiz. Önümüzdeki hafta da İncil’de, Tevrat’ta ve hadis kaynaklarında konuyla ilgili yer alan ifadeleri görmeye çalışacağız. Geçen hafta ve ondan önceki hafta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin geleceği ile ilgili olarak Tevrat’ta ve İncil’de yer alan ifadeleri okumuştuk.
Âl-i İmrân Suresinin 81. ayetinde Allahü Teâlâ şöyle buyuruyor: “Allah, peygamberlerin misakını aldığı zaman…” Yani peygamberlerden sağlam söz, kesin söz aldığı zaman “…onlara şöyle demişti. Size kitap ve hikmet veririm, sonra bir peygamber gelir sizinle beraber olanı tasdik ederse ona mutlaka inanacaksınız ve mutlaka yardımcı olacaksınız. Dedi ki kabul ettiniz mi?” Bu konudaki ağır yükümü yüklendiniz mi? Çünkü kolay değil. Kendinize göre çizdiğiniz bir yol var, yeni bir peygamber geliyor ve onan inanmanız isteniyor. Onun için ağır bir yük, insanın sırtını çatırdatacak kadar ağır bir yük. “Evet dediler, kabul ettik. Allahü Teâlâ buyurdu ki şahit olun ben de sizinle beraber şahitlerdenim. Kim bundan sonra yüz çevirirse onlar yoldan çıkmış olurlar.”
Şimdi, Tevrat’ta İsa aleyhisselamın ve son peygamber Muhammet aleyhisselamın gelişi haber verilmiş. Bununla ilgili ifadeler var. Fakat Tevrat’ın 38 yerinde geçiyor İsa aleyhisselamın gelişiyle ilgili ifadeler. Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemle ilgili ifadeler de var. Kaç yerde geçiyor, şu anda sayı olarak aklımda değil ama epeyce geçiyor. Yani o da ona yakın bir şekilde geçiyor. Mekke ile ilgili var, Medine ile ilgili var. İsmail aleyhisselamın soyundan büyük bir ümmetin geleceği ile ilgili var, yeryüzüne hakim olacaklarıyla ilgili var, bütün detaylar var.
İsa aleyhisselamı biliyorsunuz Yahudiler peygamber olarak kabul etmediler ve öldürmeye kalkıştılar. Bir mesih beklentisi içindedirler bunlar. İmanlarının şartından birisi odur. Bizim peygamberimizi de kabul etmediler. Ona da karşı geldiler. Halbuki her ikisiyle ilgili de Allah’ın aldığı sözler var. İşte zaten buradaki ayette onu bize hatırlatıyor.
Yahudiler Tevrat kaynaklarında İsa aleyhisselam mesih diye geçiyor. … (anlaşılmıyor, videoda zaman zaman atlamalar ve ses bozukluğu var.) kendilerinden sonra gelecek olan Muhammet aleyhisselama inanmak zorundalar. Geçen hafta ilgili ifadeleri okumuştuk. Onlar da Peygamberimize inanmak istemeyince Peygamberimiz yerine gelecek olanın mesih olduğunu söylüyorlar. Orada da bir mesih kelimesi var. Yani İsa aleyhisselam. Hadis kaynaklarında başlangıçta olmadığı halde daha sonra bizimkiler de o kervana katılmış, bunlar da mesih beklemeye başlamışlar. Ya size ne oluyor? Şimdi onlar gelen peygambere inanmamışlar hala gelecek diye bekliyorlar. Sizin beklediğiniz kim var?
Muhammet aleyhisselam son peygamber olduğu için Kuran-ı Kerim’de açıkça belirtiliyor “Muhammet s.a.s. sizlerden bir erkek çocuğun babası değil.” Çünkü erkek çocukları vefat etti. “Ama Allah’ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur.” E sonuncu olunca bu defa gelecek kişinin peygamber olması mümkün değil. O zaman diyorlar ki o gelecek olan kişi, peygamberimizin şeriatıyla hükmedecek. E edecekse zaten Müslümanlar onunla meşgul oluyorlar. Kuran-ı Kerim’i de Allah koruduğuna göre geleceği beklenen mesih tenzili rütbeyle mi gelecek? Allahü Teâlâ’nın büyük bir peygamberi iken tenzili rütbe yapıp da mı gelecek? Gelip de ne yapacak? Zaten Allahü Teâlâ diyor ki “Bir toplum kendini değiştirmedikçe Allah onlarda olanı değiştirmez.” Sen iyi olmazsan kim gelirse gelsin iyi olmaz. Yani sen taşsan okyanusun içine de atsalar içine bir damla su geçmez değil mi? Ama sen güzel, verimli bir toprak durumuna getirmişsen kendini o zaman yağacak üç beş damla yağmurdan bile istifade edersin.
Mesih demek, bu mesh, sıvazlamak manasına geliyor. Hem Arapçada hem İbranicede, yani ayaklarımıza mesh etmek kelimesi var ya, işte o ayağınızı sıvazlıyorsunuz, sıvazlanan yeri mesh deniyor. Burada İsa aleyhisselam yağla mesh edilmiştir diye rivayetler söylüyorlar. İşte melekler mesh etmiştir ya da Allahü Teâlâ desteklemiş anlamında, o anlamda bir mesih kelimesi kullanılıyor. Kuran-ı Kerim’de de İsa aleyhisselama mesih deniyor. Allahü Teâlâ onu Cebrail aleyhisselamla desteklediğini bildiriyor. Hıristiyanlar Allah’ın oğlu diyorlar ama bizde öyle bir şey yok tabi. Mesih kelimesinin oğul anlamıyla alakası yok. Onlar o şekilde söylüyorlar evet. Onlar sonradan İsa aleyhisselamı Allah’ın oğlu yapmışlardır.
Biz önce bugün ilgili ayetlere bakalım ki gerçekten bu ayetlerden böyle bir şey anlaşılır mı? Âl-i İmrân Suresinin 55. ayeti. İsa aleyhisselam tebliğde bulununca Yahudiler karşı çıkmışlar. Yani dindarlık adına da karşı çıkıyorlar üstelik. Çünkü İsa aleyhisselam bunların hesabını bozuyor. Onlarda hayvanların içyağı haram. Onun için diyorlar ki bu haram, bunları yemeyin sinagoga getirin. Getiriyorlar, onlar da onu mum yapıp satıyorlar. İsa aleyhisselam gelip de helal deyince bütün işleri bozuluyor. Ne güzel mum satıyorlardı. O günün aydınlanmasının tek aleti o. Her ev alıyor. Büyük bir gelir. İsa aleyhisselam içyağı helaldir dedi mi bütün işleri bozuluyor. Sinagogun gelirleri kesiliyor. O zaman yapılacak tek şey İsa aleyhisselamı halkın gözünden düşürmek. Ona da imkan yok. Çünkü gittiği her yere yüz binlerce insan dökülüyor. Ölüleri dirilten, anadan doğma körleri görür hale getiren, alaca hastalığına şifa veren bir kişi, insanlar seyir için toplaşıyorlar. Onun için tek çare İsa aleyhisselamı öldürmek oluyor.
Bunların bu çırpınmaları karşısında Cenabı Hak, İsa aleyhisselama diyor ki “Allahü Teâlâ bir gün dedi ki İsa ben seni vefat ettireceğim ve seni kendime yükselteceğim ve seni kafirlerin elinden kurtaracağım. Sana uyanları kıyamet gününe kadar kafirlerden üstün tutacağım. Sonra dönüşünüz banadır. İhtilafa düştüğünüz konularda ben aranızda hükmedeceğim, hakemlik yapacağım.”
“Ben seni vefat ettireceğim.” İsa aleyhisselamın tekrar geleceğini söyleyenler diyorlar ki buradaki vefat ettireceğim demek, ben seni uyutacağım demektir. Uyuyacaksın ve benim huzuruma yükselteceğim. Tabi bundan sonrasını nereye koyacaksın? Tamam diyelim ki bu vefat kelimesinin uyuma manasında da olduğunu Kuran-ı Kerim’den biliyoruz. Şimdi o konuyu tekrar anlatmam lazım çünkü çok iyi anlaşılmadığı görülüyor bazı şeylerde. Sık sık tekrarlamama rağmen o ayetin çok iyi anlaşılmadığı kanaatindeyim. Zümer Suresi, 42. ayet. Bunu bir kere iyi anlayalım. O ayeti iyi anladığımız zaman birçok konuyu doğru anlamış olacağız. Onu iyi anlamak için şöyle bir kutu getirdim. Bu kutudan size tarif edeceğim.
Şimdi şöyle yapalım. Bakın bu kutuyu görüyorsunuz. (iç içe iki kutu) İçindekini çıkardım yine aynı kutu değil mi? Bunu (çıkartılan kutuyu) şimdi içine tekrar koyuyorum kutu yine aynı. Şimdi içindeki kutuyu ruh kabul edin. Dıştaki kutuyu da ceset kabul edin. Allahü Teâlâ diyor ki “Allah nefisleri çeker alır…” Yani nefis bu (içteki kutu), ruh. “…nefislerin ölümü sırasında.” Ölen de bu (dışarıdaki kutu). Yani dışarıdaki kutuyu ceset kabul edin, içerideki kutuyu da ruh kabul edin. Tekrar içine koydum, kapattım. Çekip almak işte, yani işi bitince çekip alıyorsunuz ya. Vefat, işi tamamlanmış birini bir yerden almak demektir. Yani artık senin işin bitti, sen gel.
İnsanlar ana rahminde iken çocuğun organları oluşup da yani eli ayağı her tarafı yerine gelirse o zaman Cenabı Hak ruh üflüyor vücuda. Organlar oluşuncaya kadar çocuk canlı mı? Canlı. Şimdi şunu (dıştaki kutuyu) çocuk kabul edin. Bütün organları oluşmuş, tam bir insan şekline girmiş. Sonra Allah ruh üflüyor, böyle geliyor ruh bunun içine giriyor (dışarıdaki kutuya diğer kutuyu yerleştiriyor). Böyle olunca “Ayrı bir yaratık haline getirdi.” diyor. Çünkü bu, bunun içine girinceye kadar (küçük kutu dış kutunun içine girinceye kadar) o çocuk ile bir hayvan arasındaki tek fark şekil farkı. Ama ruh içine girince o, insan oluyor. Bu da o ayetleri de okursak hiçbir şey yetiştiremeyiz. Onun için sadece ayetin yerini söyleyeyim: Secde Suresinin 1. sayfasında o ayetler. 6 veya 7. ayetler galiba. Organlar yerine geldikten sonra Allah ruh üflüyor. Müminun Suresinin 14. ayetinde de insanın ayrı bir varlık haline geldiği belirtiliyor ruh üflenince. İşte ruh böyle giriyor (küçük kutu büyük kutunun içine giriyor). O ruhla ayrı bir varlık oluyor. İnsan imtihan edilen bir varlık oluyor.
İnsan uyuduğu zaman, uykuda imtihan var mı? Sorumluluk var mı? Yani artık imtihan zamanı bitmiş oluyor. O zaman Allah ruhu çekip alıyor (içerdeki kutuyu çekip çıkarıyor). Geriye ne kalıyor? Canlı vücut yani canlı ceset. Uyanacağı zaman ruh tekrar gelip içine giriyor. Öldüğü zaman da insanın ruhunu çekip alıyor. Ama artık bu defa canlı değil vücut. Ölmüş, toprağa gömülüyor. Bu ruh, ölenin ruhu da, uyuyanın ruhu da berzah denilen bir yere gidiyor. Diyelim ki üst kat. Öyle kabul edin. Oraya gidiyor. Uyanınca geri geliyor. Ama öleninki geri gelmiyor. Orada kalıyor. Burada en önemlisi ayet ikisine de nefis kelimesini kullanıyor. Ruha da nefis, vücuda da nefis diyor. Ahirette vücut yeniden yaratılıp da, vücut toprağın içinde yeniden yaratılıyor ya ayağa kalktığı zaman tıpkı uykudan uyanan gibi ruh tekrar gelip cesedin içine giriyor. İşte bunu da ayet “nefisler birleştiği zaman” diye bize anlatıyor. Yani ruhla ceset birleşince insan oluyor. Ruh ayrıldığı zaman artık imtihan yok, uykuda imtihan yok, öldükten sonra artık imtihan yok.
Bunu şunun için anlattım size. Bunu kavramanın birçok konuda, birçok ayeti anlama bakımından bizim için hayati önemi var. Zaten bir de şu ayeti de söyleyelim. Müminun Suresinin 99. ayetini lütfen açın.
Şimdi bu kutuyu tekrar içinden çekiyorum. Şimdi bu (çekilen kutu) ruh. Uyuyan ceset burada ya da ölen ceset burada. Uyuduğu zaman diyor ki ayet az önceki Zuhruf Suresinde. Bu nefis öldüğü zaman Allah bu nefsi çekip alıyor yani ruhu. Eğer ölmemişse, uykusunda alıyor bu ruhu. Hep üst kata gidiyor ruhlar. Ama herkes üst kata gitmiyor. Bazıları da çok aşağılara gidiyorlar. Mutaffifin Suresinde Allahü Teâlâ “İyilerin kitabı yücelerdedir, kötülerin kitabı da siccindedir.” diyerek ayrı ayrı yerlere işaret ediyor. Neyse, uyuduğu zaman ruh çıkıp gidiyor bir yere. Uyanınca ne diyor? Ölümüne karar verdiği kişinin ruhunu yukarıda tutuyor, ceset burada. Cesedi koyuyoruz kabre. Uyuyanın ruhunu da belli bir süreye kadar Allah serbest bırakıyor. Şimdi ölenin ruhu üst kata gitti mi yani anlamamız için söylüyorum bunu. Orada eğer günahkarsa diyecek Cenabı Hakk’a “Bu günahkarlardan birine ölüm gelip çattı mı Rabbimiz beni geri çeviriniz der.” Çünkü her gün oraya gidip geliyor ya ruh. Bu defa bakıyor ki gidişi yok. Öldüğünü anlıyor. Durumun da kötü olduğunu görüyor. Ya Rabbi beni geri çeviriniz diyor. “Terk ettiğim dünyada belki doğru bir iş yaparım.” Şimdi bu ölmüş kişinin ruhu değil mi? Konuşuyor ama. O zaman ölen ne? Ölen beden. Ruh ölmüyor demek ki.
“Hayır, bu bir söz, bunu o söylüyor. O ruhların önlerinde bir engel var…” Yani vücutlarına gidemiyorlar. Uyuyanlara engel yok. Hani ölümüne karar verdiğini tutar, tuttuğu için engel var. Ne zamana kadar engel var, vücutlarına gitmelerine engel var? “…yeniden dirilecekleri güne kadar.” Peki yeniden dirildiğimiz gün vücut canlı oluyor tekrar. İşte o zaman nefisler çiftleştiği zaman yani vücuda da nefis deniyor, ruha da. Birleşiyor ve artık kalkınca tam bir adam olarak kalkıyor. O zaman ne diyor? Yeniden dirilen kişi ne diyor? “Bizi uyuduğumuz yerden kim uyandırdı?” Çünkü biz onun eğitimini her gün gördüğümüz için uyanmayı, öldüğünün farkında değil. Yine zannediyor ki uyudum, tekrar ruhum vücuduma geldi. Aradan geçen zamanı bilemez uyuyan kişi biliyorsunuz. Ne kadar zaman geçerse geçsin belki 50 bin sene, 100 bin sene geçmiş olabilir. O zannediyor ki uyudum uyandım. Yani çok az bir zaman geçti. Onun için diyor ki beni uyuduğum yerden kim uyandırdı?
Bunu şunun için anlattım. Tekrar dönelim Âl-i İmrân Suresinin 55. ayetine. Burada Allahü Teâlâ diyor ki “İsa seni öldüreceğim, vefat ettireceğim.” Burada vefat eden ruhtur, yani ruhu çekip alacağım. Ruh uykuda da alınıyor değil mi? Ölünce de alınıyor. Dolayısıyla İsa aleyhisselamın tekrar geleceğini söyleyen insanlar diyorlar ki Allah İsa’nın ruhunu uyku için almıştır, uyuyor İsa aleyhisselam. Peki, doğru kabul edelim. …(anlaşılmıyor) “Seni vefat ettireceğim, öldüreceğim.” Tamam. “Senin vücudunu da katıma çıkaracağım.” … (anlaşılmıyor) Yahudiler İsa aleyhisselamı orada bırakırlar mı? Hele uyuyorsa daha savunmasızdır değil mi? Onun için Cenabı Hak, seni kendime yükselteceğim yani bedenini de orada bırakmayacağım demek istiyor. Bir şekilde bedenini oradan uzaklaştıracağım. “Seni kurtaracağım bu kafirlerin elinden.” Yani senin bedenine bir şey yapamayacaklar. Peki, şimdi “Kıyamet gününe kadar sana uyanları bu kafirlerden üstün tutacağım.” Kıyamet gününe kadar. Kıyamet gününe kadar mı uyuyacak? Kıyamet günü mü gelecek diyorlar, bu İsa gelecek diyenler? Kıyametten önce diyorlar değil mi? Bak açık değil mi? O zaman buradaki vefatın uyku vefatı olması mümkün mü?
Ben size her zaman şunu söylerim biliyorsunuz. Bizim ulemamız bir konuyu ispat edebilmek için şöyle cımbızlamasına bir kelimeyi alır gerisini bırakırlar. Siz o şekilde bir ispat yolu seçerseniz dünyada herkese her şeyi söyletebilirsiniz. Değil mi yani istediği kelimelerden bir tanesini çek, arkasını da sen dolduracaksan istediğini yaparsın. Yani açıkça gördünüz. Suudi Arabistan’ın vefat eden bir müftüsü vardı, Abdülaziz bin Baz. İsa aleyhisselam tekrar gelecek diye bir yazı yazmış. İşte bu ayetteki vefata da uyku vefatı diyor. Diğer yerlerde ne dediğini anlatacağız da en sonunda da şunu diyor. İsa aleyhisselamın geleceğin inkar eden kişi kafir olur ve eğer inkarında devam ederse öldürülür.
İslam aleminin haline bakın. Siz buradan insanların Kuran’dan ne kadar uzak olduğunu görebilirsiniz. Bugün de bundan birkaç sene evvel büyükçe bir dergi, Aksiyon Dergisi kapağına İsa resmini, o kiliselerdeki resmi yapıştırmış, 2004’tü sanırım, insanlık onu bekliyor diye yazmıştı. Altına da bir sürü şeyler. Bir internet sitesi var bugün gördüm. isagelecek.com. Dün bu dersin hazırlığını yapıyoruz, bu dersin hazırlığını yaptık tabi Vakıfta, ben şimdi burada anlatıyorum ama çalışmaları hep beraber yapıyoruz. Sevabı da beraber, günahı da yani. Dün dedim ki Hayrettin’e birtakım çerezler falan vardı. Eğer gelirse ona da biraz çerez ikram ederiz. Olur ya gelir. Ya ne biçim saçmalık. Ya niye gelsin kardeşim, nereden çıkarıyorsunuz bunu?
Bakın bu ayetten delil çıkarılır mı? Çünkü kıyamet gününe kadar diyor sana inananlar, o anda söylüyor işte, kıyametten önce geri geleceksin demesi gerekmez mi? Eğer uyku şeyse, bir gün uyanacaksın demesi lazım değil mi? Bak öbüründe uyuyanda ruhu alır ve serbest bırakır diyor. Buna da böyle bir şey demesi lazım. Ondan sonra da diyor ki “Sonra dönüşünüz banadır. Aranızda ayrılığa düştüğünüz konularda ben hüküm vereceğim.”
Peygamberimizin vefatından 184 sene sonra doğmuş olan İmam Buhari ve yine o kadar sonra doğmuş olan diğer hadis imamları bu konuyla ilgili bir hadis rivayet ediyorlar. Başlangıçta zaten böyle hadisler pek bilinmiyor, sonradan ortaya çıkıyor bunlar. Mesela diyor ki, bak burada kimler rivayet ediyormuş. Buhari, Müslim, Tirmizi, İbn Mace, Ahmet bin Hanbel rivayet ediyor. Eğer biz Kuran’ı Kerim’i esas almazsak ki bizde gelenekte Kuran-ı Kerim pek esas alınmaz. Bu tip şeyler esas alınır. O zaman Müslümanların kafaları karmakarışık oluyor. Bak burada diyor ki güya Peygamberimiz söylüyor: “Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki muhakkak ileride Meryem oğlu İsa sizin için adaletli bir hakem olarak inecektir.” Neyin hakemliğini yapacak? Hakemliği Allah yapacağını söylüyor bu ayette. Aranızda ben hüküm vereceğim diyor. Kime karşı hakemlik yapacak, kim için yapacak? İnsanlar habire ölüyorlar. Herkesin hayatında bir tane İsa olması lazım değil mi? Öyle olması gerekmez mi? Hakemliği Cenabı Hak yapacak. Sonra burada diyor ki “Haçı kıracak.” diyor. Kuran-ı Kerim meali okuyorsunuz. Kuran’ın neresinde haç kelimesi gördünüz şimdiye kadar? Gördünüz mü? Akideyi düzelteceksin asıl mesele o. Akide de zorla düzeltilmez ki adamın kendisi düzeltirse düzeltir. Doğru akide zaten Kuran-ı Kerim’de var. Tebliğ edecekse var işte.
“Domuzu öldürecek.” Domuzu öldürmekle bitmez ki. Bir batında kaç tane doğuruyor. “Cizyeyi kaldıracak.” diyor. Hani diyordunuz ki yeni bir şeriat getirmeyecek. Kuran-ı Kerim cizye hükmünü koyuyor. O zaman Kuran-ı Kerim’in hükmünü kaldıracaksa Peygamberimize uyduğunu nereden çıkarıyorsunuz? Bu artık yeni bir peygamber demektir. O zaman Muhammet aleyhisselam son peygamber değildir. Çünkü yeni bir hüküm getiriyor. Hadisin devamında “İslam’dan başka hiçbir şeyi kabul etmeyecek.” diyor evet. Sanki İslam’dan başkasını Kuran-ı Kerim kabul ediyormuş da… Allah onu söylüyor açıkça.
Nisa Suresi 159. ayeti açalım. Hatta 155’den başlayalım ki konu bütünlüğü olsun. “Bu Yahudilerin Allah’a verdikleri sözü bozmaları, Allah’ın ayetlerini tanımazlık etmeleri, peygamberleri haksızlıklarla öldürmeleri, bizim kalbimiz tok, bizim bir şeye ihtiyacımız yok demeleri sebebiyle Allahü Teâlâ onların lanetlemiştir. Hayır, bunlar kafir oldukları için Allah onların kalplerinde yeni bir tabiat oluşturmuştur. Bunlar çok az inanırlar. Bu Yahudilerin kafirlikleri sebebiyle ve Meryem’e karşı büyük bir iftirada bulunmaları -zina etmiş olarak göstermeleri- sebebiyle, bir de şu sözleri sebebiyle lanetlenmişlerdir: Övünüyorlar, biz Meryem oğlu Mesih’i öldürmüş olan adamlarız diye. Allah’ın elçisini öldürdük.” Çünkü bunlar Tevrat’ı okuyun Allah’la güreştiklerini iddia eden insanlar. Öyle değil mi? Tevrat’ta bu var. Allah’la güreşmiş de İsrail, yenişememişler de sonra haşa yani Allah bir yanlışlık yapmış da uyluğuna vurmuş Yakup aleyhisselamın. Uyluğu şişmiş falan.
(Bir dinleyici … konuşması anlaşılmıyor.)
Ekonomiyi kim daha çok çalışırsa Allah ona verir. Yahudiler büyük de konuşsalar çalışmanın hakkını veriyorlar, ittifak halinde çalışıyorlar, kazanıyorlar. Adamların ahiretleri gidiyor, dünyaları da mı gitsin yani? Birazcık da dünyadan istifade ediyorlar, kazanıyorlar. Dünyada sen de çalışırsan sen de kazanırsın. Yani Allah öyle bir kanun koymuş ki kim çalışırsa kazanır. Birbirlerine son derece bağlılık gösteriyorlar.
“Onlar İsa aleyhisselamı öldürmediler ve asmadılar.” Niye? Az önceki okuduğumuz ayette Allah, İsa aleyhisselamın ruhunu aldı, cesedini de orada bırakmadı. “Ama onlara benzetildi.” Yani o İsa aleyhisselamı ihbar eden Yahuda, Cenabı Hak onu İsa aleyhisselama benzetti, onu öldürdüler. Onu çarmıha gerip astılar.
Zaten o anda orada şaşırdılar, baktılar sayılar, burada 12 kişi vardı, 11’e indi baktılar falan. “Yani o onda şüphelenmeye başladılar. Bu konuda ihtilafa düşenler İsa’yı öldürüp öldürmeme konusunda kesin bir şüphe içindedirler.” Mesela onların içinde İsa’nın öldürüldüğünü asla kabul etmeyen kaç kilise vardır Yahya? Yani çok sayıda kilise var. Bugün de var, kabul etmiyorlar asla.
“Bu konuda bir bilgileri yok, sadece zanna uyuyorlar. Kesin bir bilgiyle onu öldürmüş değillerdir.” Yani öldürdükleri konusunda hiçbirisinin kesin bilgisi yoktur. Öbür ayette ben seni yükselteceğim, burada da yükseltti Allah diyor. Yani olay meydana geldi. “Allah onu kendine yükseltti.” Kendine kelimesi her yer Allah’ın olduğu için, yani Cenabı Hak onu güvenli bir yere yükseltti demektir. Yani onun vücudunu güvenli bir yere aldı ama vefat ettirdikten sonra. Çünkü o müteveffike kelimesi, seni vefat ettireceğim, İsa aleyhisselamın ağzından bir daha geçiyor Maide Suresinin son ayetinde. Onu da görelim de tam olarak yerine oturmuş olsun.
Maide 117’de. Burada İsa aleyhisselam, Cenabı Hakk’a diyor ki, bakın tevaffi, Arapça bilenler! Orada müteveffike, burada tevaffi, bakın. Sesten de anlarsınız aynı kelime olduğunu değil mi? Müteveffi, teveffi. Arapça bilmesen bile değil mi Mustafa abi? “Ya Rabbi ne zaman sen beni vefat ettirdin…” İşte ne zaman vefat ettirdin diye Kuran-ı Kerim’de belli. İşte o iki ayette söylüyor bunu, açık. “…onları görüp gözetleyen sen oldun. Sen her şeye şahitsin.” Bunu İsa aleyhisselam ahirette söylüyor. Ayet öyle diyor yani. Allahü Teâlâ, İsa’ya diyecek ki “Ya İsa sen mi dedin annemi ve beni Allah’la sizin aranızda iki tanrı olarak koyun?” Onu, onun hesabını verirken söylediği sözlerden birisi bu. Yani işte vefat. Burada vefat kelimesinin manasının ölüm olduğu her halükarda anlaşılıyor. Başka bir manaya çekmek tamamen yanlıştır.
“Allah kendine yükseltmiştir İsa’yı.” Yani güvenli bir yere vücudunu almıştır. Tabi nereye aldığını Allah bilir. “Allah güçlüdür ve doğru karar verir.” Ama aldığı yer kesinlikle bu dünyada bir yerdir, başka bir yer değildir. Kesinlikle bu dünyadadır diyorum, niye bu kadar kesin konuşuyorum? Niye? Ölüm bu dünyada. Dirilme? O da bu dünyada. Çünkü Allahü Teâlâ diyor ki “Sizi bu topraktan yarattık, sizi bu toprağa iade edeceğiz.” Bu Allah’ın sünneti, değişmez. “Bir kere daha bu topraktan çıkaracağız.” Bak, yarattım, sizi oraya iade edeceğim. Peki İsa aleyhisselamın böyle bir sözü var mı? Yani buna benzer bir sözü var mı? Bakayım aklına gelen var mı? Burada yaratılması, toprağa girmesi ve tekrar diriltilmesi manasına gelebilecek.
Meryem Suresinin 33. ayetini açalım. Burada İsa aleyhisselamın ağzından Cenabı Hak ne diyor bak. “Selam bana doğduğum gün…” Hani “min ha halaknahum” meselesi. Doğum da o topraktan yaratıldıktan sonra oluyor öyle değil mi? “…öleceğim gün, sizi toprağa iade edeceğim.” Ölüm sırasında değil mi? Yevme emutu. Bak burada artık mevt diyor daha teveffi kelimesi yok yani başka bir manaya çekme imkanı yok. “Emutu”, öleceğim gün. Burada daha uyuma muyuma manasına anlamak mümkün değil. Öldükten sonra tekrar gelirse tekrar geleceğim gün demesi lazım değil mi? Ama öyle mi diyor? “ve tekrar diriltileceğim gün” Bütün yani “basu badel mevt” var ya. Bunda olur ki birisi diyebilir ki bu “basu” yeniden diriltileceğim manasınadır diyebilir diye Cenabı Hak hemen bunun da mesanisini koymuş ayete. Yanlış anlamasınlar diye insanlar. Bilmiyor mu kullarının ne halde olduğunu. Onun için 15. ayete bakın aynı sözler Yahya aleyhisselamla ilgili söyleniyor.
“Yahya’ya selam olsun.” Orada da bak “ve selamün aleyye”, bana selam olsun. “Yahya’nın doğduğu gün, öldüğü gün ve tekrar diriltileceği gün.” Ya Yahya aleyhisselamı da yeniden getireceksiniz ki o mümkün değil. Zaten getireceğim deseniz bile bu ayetler buna hiçbir şekilde müsait değil. Bak doğduğu, öldüğü ve yeniden diriltileceği. Aynı şey bizim için de söz konusu değil mi? E hani peki İsa’nın yeniden geleceği? Ayetler ne kadar net görüyor musunuz? Tabi niye gelsin yani. Tenzili rütbe ile getirecekler. Koskoca peygamberin rütbesini indirecekler, gelecek.
Şimdi, Allahü Teâlâ, tekrar şeye geldik, Nisa Suresi 158’e geldik. “Allahü Teâlâ güçlüdür ve doğru karar verir.” Bir de yanlış anlamlandırılan ayetlerden bir tanesine geldik. “Ehli kitaptan herkes hiç kimse yok ki İsa’ya mutlaka inanacaktır ölümünden önce.” Kimin ölümünden önce? “Ehli kitaptan herkes İsa’ya inanacaktır ölümünden önce.” Eğer siz İsa’nın geleceğini düşünüyorsanız ölümünden önceye kimin ölümünden önce dersiniz? İsa’nın ölümü dersiniz. Çünkü İsa’yı ölmemiş kabul edersiniz, tekrar gelecek dersiniz, o zaman ölecek, İsa ölmeden önce ehli kitaptan herkes ona inanacak.
Bak tekrar söyleyeyim mealini. “Ehli kitaptan hiç kimse yoktur ki ona inanmasın…” yani herkes onan inanacaktır. “…ölümünden önce.” Eğer siz kafayı İsa aleyhisselama taktıysanız İsa’nın ölümünden önce dersiniz değil mi? Peki o zaman da şunu sorarım. Ehli kitaptan herkes, peki İsa aleyhisselam geldiği günden o yeniden diriltileceğini hayal ettiğiniz güne kadar ölenler ne olacak? Herkes diyor. Ayet herkes inanacak diyor. Ona da şöyle cevap veriyorlar. Nasıldı? Allahü Teâlâ hepsini kabrinde diriltecekmiş o zaman, o sıra inanacaklarmış İsa’ya, sonra da tekrar öldürecekmiş ve o andaki imanın da bir anlamı olmayacakmış. Anlamı olmayan imana iman denir mi? Görüyor musunuz? Yani zorlamanın bu kadarına da pes derler herhalde değil mi?
Peki, bir de çoğunluk şöyle anlıyor ayeti kerimeyi. “Ehli kitaptan herkes kendi ölümünden önce…” Yani her bir Yahudi, Hıristiyan, kim olursa olsun ölmeden önce “…İsa’ya mutlaka inanacaktır.” Allah’ın peygamberi olduğuna dair. Bununla ilgili olarak öyle yanlış tefsirler var ki bizim tefsirlerde. Kuran’ı Kuran’la açıklamamanın verdiği sıkıntıyı her tefsirde rahatlıkla görüyorsunuz. Hani dün bakıyoruz iyi yav iyi tefsir yapanlar olmuş, bir de açıklamalarına baktık ki keşke yapmasalardı.
Şimdi böyle yerlerde hemen İbn Abbas’tan bir rivayet getirirler. İkrime İbn Abbas’tan. İbn Abbas nasıl olsa hanedandan ya, ona kimse bir şey yapmaz, İbn Abbas dedim mi akan sular durur. Herhalde İbn Abbas’a çok hesap verecekler ahirette bunlar. Çünkü o büyük bir zat. Çok değerli bir sahabe. Ama onun adı en fazla istismar edilenlerden. Hz. Ali de öyle. Hemen bakarsınız İbn Abbas’tan bir rivayet şey yapmışlar, eğer sıkışırlarsa kolay.
Diyorlar ki İbn Abbas demiştir ki Ehli kitaptan herkes ölmek üzereyken kendisine İsa gösterilecek. İşte bu Allah’ın resulüdür diyecek. O da ben onun Allah’ın resulü olduğuna inandım diyecek fakat bu imanın da bir faydası olmayacak. Allahü Teâlâ heıs halindeki imana iman demiyor ki. Kuran-ı Kerim’de bunun örneği var. Firavun boğulurken “amentu bi rabbi Musa ve Harun” dediği zaman Allahü Teâlâ ne dedi? “Şimdi mi, şimdiye kadar neredeydin?” Kabul etmedi, buna iman demiyor Cenabı Hak. O zaman bu öyle bir zamanda olacak ki Allah buna iman diyecek.
Sonra ayet Arapça bilenler lütfen dikkat edin. Ayette Allah şöyle demiyor ki. “Hıne mevtihi” dese değil mi? Bunların yorumları doğru. Yani ölümü sırasında dese öyle. Ama ölümden önce diyor. Bizim şu anda yaşadığımız hayat, ölümden önceki hayat değil mi? O zaman doğduğundan ölümüne kadar ki hayat “min kalbe mevtihi”dir. Ölümünden öncedir. Peki, bu ne demektir? Şimdi biz biliyorsunuz elesti bi rabbikum’la ilgili ayetleri okumuştuk. Bilmeyenler bizim siteden okusunlar. Vakit yetmeyecek çünkü. İnsanlar, her insan Allah’ın varlığını ve birliğini gördüğü şeylerle her insan kesin olarak anlar ve kavrar. Ama sonra da menfaatleri gereği başka inançlara sapar, onun için de kafir olur.
İşte Hıristiyanlar da, Yahudiler de Allah, yaşarken onlara bir vesileyle İsa’nın Allah’ın peygamberi olduğunu kesin olarak öğretecektir. Geçen hafta size yine anlatmıştım. Hani o Martinle, papazla ilgili olarak. Kendisine açtık İncil’den gösterdik. İsa işte Allah’ın peygamberi olduğunu söylüyor İncil. İncil’in hiçbir yerinde de İsa tanrıdır demiyor. Peki, siz tanrı diyor ve peygamberliğini reddediyorsunuz. Yani onların her biri İsa’nın Allah’ın peygamberi olduğu kanaatine kesin olarak varacaklar. Bir vesile varacaklar, Cenabı Hak bunları bu kanaate vardıracak. Ama sonra menfaatleri gereği yanlışa sapacaklar ve kafir olacaklar.
Şimdi buradan mesela Katoliklerin İsa ile ilgili inançlarını ben size okuyayım. Şu andaki Papa Radziger’in yazmış olduğu kitaptan buraya almışım. “İsa, Baba’nın elçisidir.” Ne demek? Şimdi ölümü sırasında mı söyledi Radziger bunu? Ölürken söyleseydi nereden anlayacaktık yani. Kitabında yazmış. “Baba, onu kutsal ruhla mesh etmiş…” Yanlış bir şey var mı? Desteklemiş yani kutsal ruhla. “…rahip, peygamber ve kral yapmıştır.” Rahip yani din adamı manasına söylüyor onlar. Peygamber yapmıştır diyor. Kral yapmıştır yani hakimiyet vermiştir. Bizim dediğimiz kral manasına değil. Yanlış mı? “O kendiliğinden bir şey yapamaz.” Bizim peygamberimizle ilgili de “Kendi arzusuyla konuşmaz.” değil mi? “Her şeyi kendisini gönderen Baba’dan alır.” İşte buyurun. Bu, İsa’nın Allah’ın peygamberi olduğuna inandıklarını göstermiyor mu? Ha, işte bundan sonrasını söylemeseler tamam.
Mekkeli müşrikler Kabe’nin etrafında tavaf ederken diyorlardı ki “Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyk ela şerikelek.” Yani emret Allah’ım emret. Allah’ım diyor, put falan demiyor. Emret, senin hiçbir ortağın yok. Peygamberimiz de diyor ki burada kesin gerisini söylemeyin. Burada kesin diyor. Ama devam ediyorlar. “İlla şerikun huvelek temliku ve mamelek” diyorlar. Bir tane ortağın var o da senin zaten. Onun bütün yetkilerini de sen vermişsin. Bunlar da öyle diyorlar İsa’ya. Bak şimdi bundan sonra o Mekkeli müşriklerin dediği gibi söylüyorlar. “Şimdi o Baba’nın yanında Hıristiyanların avukatlığını yapıyor.” Çünkü Baba bir yanlışlık yapmasın diye, haşa. Ne oldu bu? İşte şirk.
Bir ayet var, lütfen onu hiç unutmayalım. Gerçi bütün ayetler çok önemli de. O da Âl-i İmrân Suresinin 106. ayeti. “O gün -kıyamet günü- bazı yüzler ak olacaktır, bazı yüzler de kararacaktır. Yüzleri kararanlar onlara şöyle denecek: İnandıktan sonra kafir mi oldunuz?” Kimin yüzleri kararacak? Cehenneme gidenlerin. Demek ki cehenneme gidenlerin hepsi önce inanacak, sonra kafir olacaklar. Hepsi. Haşa Allah zalim değil ki. İşte bu şeylerde, bak okudum işte şu andaki görevde olan Papanın kitabından.
Şunu kafamızdan çıkarmayalım, doğruları bilmekle doğruları yapmak çok farklı şeylerdir. Önemli olan doğruları yapmaktır. Bilmek de önemli elbette ama asıl olan yapmaktır. Onun için bunlar Allah’ın varlığını ve birliğini gayet iyi biliyorlar. Mesela o Papanın kitabını okuyun diyor ki Allah’ı var ve bir bilmek için ne delile ihtiyaç var ne öğretmene diyor. Bunu herkes bilir diyor. Ama İsa’nın tanrı olduğunu bilmek için kiliseye ihtiyaç var. Kilise olmazsa kimse İsa’nın tanrı olduğunu bilemez diyor. Ondan sonra da diyor ki bu anlaşılmaz, hissedilir diyor. Çünkü mantıklı tarafı yok ki anlaşılsın. Bu alemi aptal mı zannediyorsunuz siz? Bunun yalan olduğunu kendileri de gayet iyi biliyor. Onun için cehennemi hak ediyor. Onun için bak Allah ne diyor? “O yüzleri kararanlara şöyle denecektir: Sizler inandıktan sonra kafir mi oldunuz? O zaman kafirliğinizin cezasını çekin bakalım.”
İşte “Ehli kitaptan herkes ölmeden önce İsa’nın Allah’ın peygamberi olduğunu kesin olarak anlayacaktır.” Böyle ölüm anında falan değil. Ya da İsa tekrar geri gelecek falan değil. Şimdi böyle yaptığımız zaman ayetlerle açıklamış olmuyor muyuz bunu?
(Bir dinleyicinin sorusu, anlaşılmıyor.)
Güzel, az önce onu söyleyecektim unutmuşum, hatırlattınız. Söyleyeyim. Allah burada iman diyor. Mutlaka inanacaklar. Bu ne demek? Allah’ın kabul ettiği cinsten bir iman. Mesela şimdi müşrikler için, kafirler için, münafıklar için Kuran-ı Kerim’i okuyun. Mesela Münafikun Suresinde “Bunlar önce inandı, sonra kafir oldu, sonra kalpleri üzerine yeni bir tabiat oluşturduk.” Yani sık sık tekrarlıyoruz Müslüman olmak kolaydır. Ama Müslüman kalmak zordur. Çünkü birçok menfaatleriniz devreye giriyor.
Yine size anlatmıştım Amerika’dan burada doktorasını yapan bir hanım Amerika’da öğretim üyeliği yapıyor. Türkiye’de bir toplantıya gelmişti, beni ziyarete geldi. Müftülükteydim. Ne yapıyorsun dedim orada? Dedi ki papazlara İslam diniyle ilgili kurs veriyorum. Kilise, İslam dini hakkında bilgi sahibi olmak istemiş, hani düşmanını tanımak için. O da Türkiye’de doktorasını yapmış ya, ne anlatıyorsun dedim? Dedi sadece Kuran’ı anlatıyorum. Müslüman oldum falan da demedi bize. Ama ben onun Müslüman olduğunu zannediyorum. Çünkü tavırları hep öyle gösteriyor. Dedi ki inanır mısınız üçüncü dersten sonra tamamı Müslüman olmaya karar veriyor. Sonra başlıyor sıkıntılar. Ben Müslüman olursam işimden olurum, bana bundan sonra kim iş verir? Ben ne iş yapacağım. Bunu insanlara nasıl anlatacağım? 3 aylık dönemin sonunda 2-3 kişi dışındakiler vazgeçiyorlar.
İşte olay bu. Onların hepsi her insanda biliyor ki İsa aleyhisselam Allah’ın peygamberidir. Tanrı olamaz. Zaten hiç kimse izah edemiyor bunu. Biliyor ki Allah’ın eşi ortağı olamaz. Ama bir menfaat şebekesinin içine girdiği için, dışlanmamak için bunu kabul ediyor. Bu da kafirlik oluyor, Allah da ahirette cezalandırıyor. Anlatabiliyor muyum?
Dersimizin ikinci bölümüne başlıyoruz. Bu bölümde bir tek ayeti kerimeyi açıklayacağız. Bir de bir soruya cevap vermeye çalışacağız.
Zuhruf Suresinin 61. ayeti. İsa aleyhisselamın tekrar geleceğini söyleyenlerin en çok dayandıkları ayet budur. Diğer ayetlerden fazla bir şey çıkaramıyorlar çünkü. Bir de bir soruya cevap vereceğiz. O soru çay arasında soruldu. Eminim ki sizlerin zihnine o soru takılmıştır mutlaka. Hani ruh ve ceset ilişkisini anlatırken ilgili ayeti tekrar hatırlayalım çünkü onu kavramak çok çok önemli. O zaman birçok şeyi kavramış oluyorsunuz. Sık sık o ayetten bahsetmeme rağmen anlaşılmadığını anladığım için bu iç içe girmiş iki kutuyu getirdim.
“Allah, nefisleri vefat ettirir…” Vefat, işi biteni çekip almak. Hani senin işin bitti çık dışarıya deniyor ya. İşte vefat o. “…ölümü sırasında.” Burada Arapça bilenler için, yani şu yeni konuşmamın da bir anlamı olsun, biraz da Arapça açısından açıklamaya çalışayım. Müteveffa fiilinin mefulü nefisler. “Nefisleri vefat ettirir.” Hayne mevtu hade mevt mastarının mefulü de ki mefulüne muzaf olmuş, o da yine nefisler. Yani “Allah, nefisi çeker alır, nefislerin ölümü sırasında.” Demek ki bir ölen ve çekilip alınan var, ikisi de nefis. İşte onun için Secde Suresinin 1. sayfasındaki ayette de belirtildiği gibi ruh, insanın vücuduna, vücudun organları tamamlandıktan sonra üflenir. Ki orada hayvani canlılık zaten vardır.
Her gece her uykuda da ruh çıkar, gider. Şimdi bu içteki kutuyu ruh kabul edin, bunu çektik aldık. Bu dıştaki kutu da ölmüş olan ceset. İkisine de nefis diyor Allah. “Ölmemiş olan nefsi de çeker alır…” Bu içteki kutunun dıştaki kutudan dışarıya alınması gibi. “…uykusu sırasında. Ölümüne karar verdiği nefsi tutar.” Yani bu içteki kutu bir yerde durur, yani ruh. Ceset ölmüş. “Uyuyanınkini de uyanacağı sıra tekrar cesede gönderir…” Ne zamana kadar? “…belli bir süreye kadar.” Ömrü doluncaya kadar.
Şimdi, burada sorulan soru şu. Kabir azabı var. Biz kabir ziyareti yapıyoruz. Sadece çürümüş cesetleri mi ziyaret ediyoruz? Öyle değil miydi soru? Ya da bir arkadaşımız da dedi ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem kabristana gidip “Esselamu aleykum dare kavmin müminin.” “Müminler yurdunun sakinleri selam size olsun.” diyor. Çürümüş cesetlere mi? Şimdi burada şunu çok iyi düşünmemiz lazım. Uyuduğumuz zaman ruhumuz çekip gidiyor. Ama ruhla vücut arasında öyle yakın bir ilişki var ki biz o vücudu elimizle uyandırmaya çalıştığımız zaman ruh tekrar geri geliyor değil mi? İşte bu ilişki ruhla ceset arasında da büyük bir ihtimalle vardır. Evet, ruhun geri döneceği bir ceset yok. Şimdi, şöyle düşünün. Vücudu bir ev gibi düşünün. Evin içinde oturuyorsunuz. Eviniz yıkıldığı zaman içinde oturur musunuz? Peki, başka gidecek eviniz yoksa nerede durursunuz? Onun kenarında durursunuz değil mi? Yıkıntıların başında durursunuz. Şimdi böyle bir ilişki olabilir.
Bir başka arkadaşımız da peki, kabir azabı ne oluyor diye sordu. Kabir azabı o da burada kabir azabının varlığını da anlıyoruz. Vefat eden kişi, Müminun Suresinin 100. ayetinde “Ya Rabbi beni geri çeviriniz.” diyor. Bunu diyen ruh. “Terk ettiğim dünyada belki iyi bir şey yaparım. Bu onun söylediği bir sözdür.” Yani bir anlamı yok. “Yeniden dirilecekleri güne kadar arkasında engel var.” Yani vücuduna girmesi mümkün değil. Yani yıkık eve girip oturamazsınız, o manada.
Peki, neden o saygısız olan kişi birdenbire saygılı hale geliyor da rabbirciğni demiyor rabirciuni, “Ya Rabbi beni geri döndürünüz.” diye birdenbire saygılı hale geliyor. Çoğul kullanıyor. Çünkü başına gelecekleri görüyor da ondan. Neden mümin kulun böyle söylediğine dair bir ifade yok da kafirin söylediği var? İşte buradan da kabir azabının olabileceğini pekala anlarız. Anlatabildim mi? Yani o iki soruya cevap verebildim mi acaba? Tamam, peki.
Şimdi gelelim “ve innehu lailmul nissea.” yani “İsa o kıyamet için bir bilgidir, bir ilimdir.” ayeti kerimesine. Zuhruf Suresi 61. ayet. Bu ayeti anlamak için 57. ayetten başlamak gerekiyor. “Meryem oğlu örnek verildiği zaman bir de baktın ki kavmin ondan dolayı dudak büküyorlar, bağırıp çağırıyorlar.” Şimdi bunlar biliyorlar hani Mekkeliler yazın Suriye’ye kışın da Yemen’e seyahat yaptıkları için her iki taraf da Hıristiyanların hakim olduğu bir bölge. Hıristiyanların durumunu yakından biliyorlar. Onların İsa’ya tanrı dediklerini biliyorlar. Diyorlar ki “Bizim ilahımız mı daha hayırlıdır o mu?” Haha falan böyle yani. “Bu örneği sana seninle tartışmak için veriyorlar.” Yani sadece bir tartışma ortamı olsun diye. Yoksa böyle bir şeye ihtiyaç duyduklarından değil.
“Hayır, onlar böyle hasım olan, düşmanlığı olan ve taraf tutan bir topluluktur.” Yani kendi taraflarına böyle sıkı sıkıya sarılıyor ve sana karşı düşmanlık ediyorlar. Şimdi, Allahü Teâlâ onların psikolojilerini anlattıktan sonra sorulan soruya cevabı da veriyor. Sanki ciddi bir soruymuş gibi bir de cevabı veriyor. “İsa, sadece bir kul yani köledir.” Allah’ın kölesi. Bir kuldur, siz neyseniz o da odur. Zaten Hıristiyanlar da aynı şeyi kabul ediyor.
Az önce okumuştum ya. Yine Papa Radziger’in yazdığı kitapta. Diyor ki bakın “Havariler zamanında…” Havariler zamanı ne zaman? İsa aleyhisselam peygamberken yani yaşarken. Bir de İsa aleyhisselamın vefatından sonra havariler de yaşadılar tabi bir süre. “Havariler zamanında İsa gerçek anlamda insan sayılırdı.” Yani abd sayılırdı. “Onun Allah’ın oğlu olduğu iddiasını önce Pavlus ortaya attı, bu iddiayı doğru sayan karar, 3. Yüzyıldan sonra Antakya’da alındı.” Önce Pavlus, Allah’ın oğlu demiş, sonra 100 sene sonra Antakya’da karar vermişler ki İsa, Allah’ın oğludur. Ne güzel! Yani kendileri biliyor bunu, iftira ettiklerini gayet iyi biliyorlar. Kendi kitaplarına yazmışlar. Kendi kitaplarından buraya aldım yani Papalığın resmi kitabı.
“O bir kuldur, biz ona ikramda bulunduk. Onu İsrailoğulları için bir örnek kıldık.” Neyin örneği? “Biz isteseydik sizden melekler oluştururduk.” Bırakın babası olmayan bir İsa’nın dünyaya gelmesin. Anası babası da olmayan melekler gelirdi. Meleklerde doğurganlık yok ya. “Onlar bu yeryüzünde biri diğerinin yerine geçer.” Yine bir halef sistemi olurdu. Yani bu melek peygamber olur, arkasından bir başka melek gelir, onun arkasından da başka bir melek gelir.
Peki, İsa’nın babasız olarak dünyaya gelmesi nedir? “Bu o saat için bir ilimdir.” Yani İsa’nın. Evet, Servet bir yeri gösteriyor mealde. Bakın şimdi parantez içinde ne yazmışlar? Sizin elinizde de var. “Gerçekten o, kıyamet için yaklaştığını gösteren bir ilimdir.” Kıyametin yaklaştığını gösteren bir ilim sözü o günün Mekkeli müşrikleri için ne ifade eder söyler misiniz? Mekkeli müşriklerden bugüne 1500 seneye yakın zaman geçmiş biz hala böyle bir şey görmedik. Kıyametin yaklaşmasıyla ilgili ne ilim olacak? Bu, Mekkelilere verilen cevap. Mekkeliler bak itiraz etmemiş, sen ne diyorsun ya Muhammet derlerdi. Hani göster bakalım derlerdi o zaman. Onlar bu ayetten tatmin olmuşlar çünkü Peygamberimize laf söylemek için bahane arıyorlardı. O zaman onların bakışıyla bakıp anlamak lazım.
“O, kıyamet için bir ilimdir. Öyleyse o konuda bir şüpheye düşmeyin ve bana uyun.” Peki, İsa aleyhisselamı diğer peygamberlerden farklılaştıran ne? Babasız olmasıdır. Babasız dünyaya gelmesidir. Peki, şimdi bir insan bugün teknoloji gelişti filan, babasız çocuk oluyor diyorlar, işte ne yapıyorlar? Kopyalamayla falan. Ama siz kendiniz Mekke döneminde düşünürseniz, bu DNA’dır, kopyalamadır, bunlar zaten birkaç senenin işi. Biz görüyoruz bütün insanlar analı babalı doğuyor. Diyorsun ki ya Muhammet ahirette yeniden dirilme olacak. Peki bu yeniden dirilenlerin anası babası kim? Asıl soru bu değil mi? Yani bu dünyada anasız babasız doğan çocuk yok, bir anası bir babası var. Aslında anayı kavramak kolay. Analık vazifesini yapan başka şeyler bulabilirsiniz ama baba yok ki. Başka şey ne olur? Analık vazifesini toprak yapar. Çünkü biz toprağı görüyoruz ki toprağa bir tohum atıyorsunuz ana rahminden bir çocuğun çıkması gibi toprağın içinden bakıyorsunuz ki o tohum yeşermiş ve bitki çıkarmış. Bunu anlamak zor değil. Ama baba kim? İşte bu kıyamet için bir ilimdir. Yani babasız olarak dünyaya geldiğini gördünüz ya, anasız olmaz ama babasız olabilir.
Hangi ayetti o? Mearic Suresi 4. ayet. Yok bu ayetleri açıklamaya kalkarsam çok vakit geçer. Ben size özetleyeyim. Kuran-ı Kerim’e hiç bakmadan anlatayım. Sonra gerekirse bakarız çünkü vakit çok geçmiş.
Kıyametin oluşumuyla ilgili ayeti kerimelere bakıyoruz, mesela “gökler yarıldığı zaman, yıldızlar dağıldığı zaman…” Şimdi göklerde yarılma ve dağılma var ama yeryüzünde “denizler fışkırtıldığı zaman ya da kaynatıldığı zaman.” Denizlerin fışkırmasını biz gördük değil mi? Neydi o? Tsunami dedikleri olay. O küçücük bir olaydı esas kıyamete göre. Ama karanın üzerinde 4 metrelik bir balçık bağladı. Şimdi denizler tümüyle fışkırtıldığı zaman tüm yeryüzünün üzerini balçık saracak ve dağlar eriyecek, yeryüzünün şekilleri değişecek. Zaten dağlar yürütüldüğü zaman da belirtiliyor. Yeryüzünün tamamını balçık saracak. Hadislerde de var, ayetleri okuduğumuz zaman bu ortaya çıkıyor da şimdi onunla uğraşacak vaktimiz yok.
“Başlattığımız gibi döneceksiniz.” diyor Allah. Yani başlangıçta ilk insan babasız dünyaya gelmiş olan Adem aleyhisselamdır ve bu balçığın içinde oluşmuştur. Kara balçık, ayette geçiyor. Böyle vurduğu zaman ses çıkaran, kıvrılmış testi parçacıklarına benziyor. Zaten bataklığın üzeri kurursa öyle olur. Testi parçacıkları gibi olur. O bataklığın içinde insanlar yine 50 bin senelik süre içinde yeniden oluşacaklar. Her insanın tohumu zaten var. Ana rahmi görevini görecek olan toprak da var, balçık da var. Tıpkı Adem aleyhisselama gördüğü gibi. İşte babaya da ihtiyaç yok. Bunun bilgisini de İsa’dan öğrenin ey insanlar. İşte yeniden dirilmenin bilgisi budur. Yani babaya ihtiyaç olmadan, tohumunuz zaten var, sizin vücudunuzdaki tohum zaten var. İşte o tohum o balçığın içinde yeniden bir insan olarak oluşacak, o balçık insanlara ana rahmi görevini görecektir. Bu bir ilim olduğu için üzerinde düşünenler, araştıranlar bulurlar.
Şimdi, şu anda konuyla ilgilenen ilim adamlarının yapması gereken en önemli görev balçığın, o bataklığın özelliğini araştırmaktır. O bataklığa elinizi bir şey yapın, orada binlerce canlı çıkar. Çok değişik şeyler vardır. Bunun özelliğini araştırmak… İşte bu bir ilimdir. Yeniden dirilmenin ilmini araştırmak isteyenler buradan ararlar, babaya ihtiyaç olmadan. Ki bunu İsa aleyhisselamla Cenabı Hak insanlığa göstermiştir. Babaya ihtiyaç olmadan doğumun nasıl gerçekleşeceğini göstermiştir.
Şimdi bu ayeti kerimeyi, parantez içine işte kıyametin yaklaştığını gösteren ilimdir, çünkü İsa yeniden gelecek, kıyamet alameti olacak. Güzel de kardeşim, bu soruyu soran Mekkeli müşrik için ne ifade eder bu cevap? Onun cevabı mıdır? Mekkeli müşrik’e bir cevap mıdır bu kıyamet günü İsa gelecek, bu onun için indirildi diye. Yani diyecek ki iyi, amma da sallıyorsun diyecek Mekkeli bir müşrik bunun karşısında. Ha, ve innehu, O isa… İnme diye bir olay yok ki. Bu hu zamirinin merciinde inmeyle alakası yok ki. Tamamen İsa var. Hani yukarıda İsa’nın inmesinden bahsedilse… Oraya da inmeyi kendi hayalinizden… Bir sürü ilaveler yapıyorsunuz, ayeti anlamsız hale getiriyorsunuz. Buna ve innehu la ilmul issea’te anlam veremeyenler, çünkü nasıl ilim olur diye, o zaman la alemun issea demişler. Onun bir alametidir, kıyamet alametidir demişler. “Kıyamet konusunda şüpheniz olmasın.” Bak biha. Peki, öyleyse falefa, bu bir cevap başında bulunuyor. Öyleyse bir sebep belirtiyor. Öyleyse “Kıyamet konusunda şüpheniz olmasın.” Baba yok diye cesetler yeniden dirilmez değil. Bakın babasız İsa dünyaya gelmiştir. Ana da topraktır. Toprağın ana olduğunu zaten insanlar ömür boyu hep görüp biliyorlar. Toprak ana da denir biliyorsunuz. “Bana uyun, bu doğru yoldur.”
Dolayısıyla yani ve innehu la ilmul issea meselesi, bir kişinin babasız da olsa oluşabileceğini Cenabı Hak gösteriyor. İşte bugün görüyorsunuz insanlar başladılar. Bu ilimdir diyorsa ilim. Babasız çocuğun doğabileceğini ortaya koydular kopyalamayla. Bir canlı doğuyor. Ha, bunu da ahirette işte balçıktan yeniden doğma olayı.
(Zilzal Suresi kıyametin depremle olacağı… Deprem, manzarasını değiştirecek diyor alimler… anlaşılmıyor. )
Tabi, tabi, zilzal. Tabi o deprem, öyle bir deprem ki denizlerde müthiş bir kaynaşma oluyor, denizler tamamen karaları kapsıyor. 50 bin sene kadar sürüyor, o süre içinde yeryüzü, hadisi şeriflerde de var, tam bir sahra yani bir çöl haline alacak, çöl gibi gözükecek. Ki balçığın üzeri bir müddet sonra çöl gibi bir görüntü ortaya koyar. Sonra da oradan insanlar, yeniden bu defa tabiatta yeşerme olacak. Çünkü Adem aleyhisselam dünyaya gelmeden önce yani Cenabı Hak 2 günde kainatı yaratmıştır. Fussilet Suresinde Allahü Teâlâ belirtiyor. Dünyayı 2 günde yaratmıştır, 4 günde de dünyanın gıdasını belirlemiştir. Yani hayvanı, bitkisi, şusu busu. Ondan sonra Adem aleyhisselam gelmiştir. Tekrar aynı şekilde “Başlattığımız gibi döneceksiniz.” buyurduğuna göre Allahü Teâlâ demek ki bu balçıktan sonra tekrar yeniden bir yeşerme, yeniden bir canlanma olacak, sonra insanlar Adam aleyhisselamın dünyaya gelmesine benzer bir şekilde geleceklerdir.
(İnsanlar yerden mantar biter gibi bitecekler herhalde.)
Onun gibi.
Evet, böylece dersi tamamlamış olduk.