Kul euzu bi rabbil felak
Min şerri ma halak
Ve min şerri gasikın iza vekab
Ve min şerri neffasati fil ukat
Ve min şerri hasidin iza hased
Kuranı kerimin 113.suresi olan Felak suresi tarafımızdan şu şekilde meallendirilmiştir:
De ki yarılanın Rabbine sığınırım,yarattığının şerrinden,bastırdığı zaman karanlığın şerrinden,sıkı bağların içine laf sokuşturanın şerrinden,çekemezlik ettiği zaman çekemeyenin şerrinden.
Bu küçük surelere meal vermek gerçekten çok zor çünkü çok az kelime ile çok büyük anlamlar ifade ediliyor.Kuranı kerimin bütünlüğü içerisinde meseleyi değerlendirmezseniz anlamanız da bayağa zorlaşıyor. “Kul euzu bi Rabbil felak”;”De ki ben sığınırım felakın rabbine”. Felak demek ikişeyi birbirinden ayırıp ortasından bişeyin belirmesi demektir.” Falikul habbi ve neva”. Bir şeyi düşünün en fazla görebileceğimiz fasulye,o fasulye ikiye ayrılır ortasından bir yeşillik çıkar.Diğer tohumlarda o şekilde.”Falıkul ısbah” kelimesi de kullanılıyor kuranı kerimde Enam suresinin 96. Suresinde o da “sabahı çıkaran”.Sabahleyin doğu tarafında kara parçasının karanlığı ile gökyüzünün karanlığının arasında bir aydınlık bölge oluşuyor ona da sabah aydınlığı deniyor,işte bu aydınlığı C.Hakkın ortaya çıkarmasını ifade eden kelime de “falikul ısbah ?”oluyor.Yani sabah aydınlığını ortaya çıkaran.”Felak” ile “fatar” kelimeleri var “fatara”-“felaka” fatara yarmak demektir,yani bölmek diye ifade edebiliriz.Yeryüzünde hemen her şey bölünme suretiyle çoğalır,işte bunun en ysygın örneği ana rahmindeki döllenmiş yumurtanın bölünmesidir.Önce ikiye,sonra dörde,sonra sekize,sonra onaltıya,sonra otuzikiye öyle katlanarak gidiyor ve sonrada işte vücud oluşmaya başlıyor.Allahu Teala gökleri ve yeri aynı kurala göre yaratmış onun için “fatıru semavati vel ard”;”gökleri ve yeri yararak,ayırarak çoğaltan”.Bu bölünme suretiyle çoğalma birde,”falık”-“felak” bu surede geçen ve bu sureye adını veren kelime var.Burada da iki şeyin ayrılmasından sonra ortaya üçüncü bir şeyin çıkması,mesela Şuara suresinde “fen feleka fe kane kullu firkın ket tavdil azim.” 371. Sayfa.63. Ayet. Musa(as) asasıyla Kızıldenize vurduğu zaman Kızıldeniz infilak etmişti,şimdi infilak kelimesi yarılmıştı demek yani ikiye ayrılmıştı.Bu ikiye ayrılmasından üçüncü bir şey ortaya çıkmıştı,yol orataya çıktı, o yoldan Musa(as) ve İsrailoğulları geçip gitmişti. “Fen feleka fe kane kullu fırkin ket tavdil azim”;”Deniz yarıldı ve herbir taraf büyük bir dağ gibi oldu”.Bazıları bunları kendilerine göre değişik şekillerde anlamaya çalışıyorlar,diyorlar ki; “sular çekildi gel-git olayı med-cezir olayı suların çekildiği bir zamanda orada yol açıldı ve Musa(as) İsrailoğullarıyla beraber geçti gitti”.Suların çekildiği zaman yarılıp iki tarafta yüksek dağlar gibi sular oluşurmu? İki taraf su dağı gibi iki tane dağ oluşuyor,ortasından da Musa(as) ve İsrailoğulları geçip gidiyor.Elbetteki tabiat olayları var,tabiatta Allahu Tealanın sünneti var,kanunu var.Sünnetullah denen Allah’ın tabiatta koyduğu kanun var.O kanunun bir başka adı da fıtrattır,o tabiatta geçerli olan kanun zaten aynı zamanda Allahu Teala’nın dininde de geçerli olan kanundur.Dolayısıyla Allah’ın dini ile tabiat kanunları aradında herhangi bir uyuşmazlık söz konusu değildir,zaten olamaz.Tabiatı yaratan da Allah ise kuranı kerimi indirende O ise bu ikisi arasında herhangi bir uyuşmazlığın olması zaten düşünülemez.Yanlız Allahu Teala’nın peygamberlerinin peygamberlik belgesi olmak üzere verdiği bir takım özel durumlar var.Yani o yürürlükteki kanunlarına aykırı olarak C.Hakkın yaptığı bazı hususlar var.Bunlar o peygamberin peygamberlik belgesi.İsrailoğulları son ana kadar Musa(as)’ı takip etmişler C.Hakk sonsuz merhametiyle onları bir kere daha uyarmış,onların da gözleri önünde iki tane dağ gibi iki tane büyük su dağı oluşuyor,bunu ancak bir peygamberin yapabileceğini hepsi görmüş ve anlamış ama buna rağmen arkasından dalıyorlar ve cezayı hak ediyorlar.Yani Allahu Teala haşa haşa insanları tongaya falan düşürmez insanları gafil yakalamaz son ana kadar uyarıda bulunur insan ister kabul eder ister etmez.Bir ayeti kerimede 143.sayfanın ilk ayeti, yani bazen insanlar gerçeği okadar kesin ve net kavrarlar ki sizin ona anlatmanıza gerek yok.Ama bir kere kararını vermiş “ve lev ennena nezzelna ileyhimul melaikete”;”o insanlara melekleri indirseydik”.” Ve kellemehumulmevta”;” ölüler kalkıp konuşsalar onlarla”. “Ve haşarna aleyhim kulle şey in kubulen”;” önlerine her şeyi delil olarak dökseydik”;”Ma kanu li yu’minu”;” inanacak değillerdi”(ENAM 111). İşte onun bir örneği.
Son olarak C.Hakk Firavun ve hanedanına Musa(as) için çok önemli bir mucize gösteriyor ama onlar bu mucizeye rağmen inatlarında sebat ediyorlar ve arkalarından gidiyorlar ve son anda boğulup helak oluyorlar.Felak kelimesi burada da kullanılmış yani “felak”ın “fatara”dan farkı “fatara:yarılma”.yarıldığı zaman ortada üçüncü bir madde çıkmıyor.Bir nutfe bölünüyor ikiye,üçüncü bir madde yok.Ama”felak”da bölünme ortada üçüncü bir maddenin çıkması sözkonusu.Taneli bitkilerin bölünmesi,tohumların bölünmesi.Bu da C.Hakkın koyduğu bir kural. “Kul euzu bi rabbil felak; Felakın Rabbine sığınırım”.Yani bütün bunları yapan,yarılma suretiyle bitkileri oluşturan birçok şeyi,işte günün doğuşu batışı hrpsinde de bunlar oluyor,bunu oluşturan Allah’a sığınırım.Onun felakın Rabbine yani yarılanın Rabbine.Artık onu herhalde ya felak kelimesi diyeceğiz izah yapacağız yada onun tam karşılığını bulacağız.Bu kelimelerin türkçede.tam karşılığını bulmak kolay olmuyor,bazen çok uzunca bir zaman alıyor bir kelimeyi bulmak.Şimdi de tam bulmuş değiliz inşallah buluruz.Neden sığınır felakın Rabbine? “Min şerri ma halak;yarattığının şerrinden” sığınırım.Bize sıkıntı veren herşey C.Hakkın yarattığıdır,Allahın yaratmadığı hiçbir şey yok ki,bize rahatsızlık veren her şey öyledir.C.Hakkın yarattığı şeyler hiçbirisi yüzde yüz faydalı yada yüzde yüz zararlı değildir.Faydası çok olanlar helal zararı çok olanlarda haramdır.Mesela Allahu Teala içki ve kumar ile ilgili olarak diyor ki Bakara 219. 35.sayfa : “Yes’eluneke anil hamri vel meysir: sana içkiyi ve kumarı soruyorlar”.”Kul fihima ismun kebirun: deki ikisinde de büyük günah var”. “Ve menafiu lin nasi: insanlar için faydaları da var”. Yani içkide de kumarda da hem fayda var hem büyük günah var.Bakım günah için büyük kelimesini kullandı,faydaları için öyle birşey kullanmadı.Ama bununla yetinmedi diyor ki “Ve ismuhuma ekberu min nef’ihima” bu her ikisininde günahı bu ism kelimesinin anlamı şu insanı hayırdan uzaklaştırmak şerre yaklaştırmak.İçki içen kişi hayırdan uzaklaşır şerre yaklaşır.Kumar oynayan insan da öyle hayırdan uzaklaşır şerre yaklaşır.İsim denen günah öyle kişiyi hayırdan uzaklaştıran ve şerre yaklaştıran şeydir.Her ikisininde günahı faydasından fazladır.Bazıları kalkıyor,efendim Allah’ın haram kıldığından hiç bir fayda yoktur..Hayır öyle değil hiçbir fayda yoktur olurmu? Var işte.Bu bir imtihan dünyasıdır,Allahu Teala her yasakladığında bazı faydalar da yaratmıştır,günahkarlar o faydalara dikkati çekerek kendilerini tatmin ederler.Ama mutlaka zararı faydasından çoktur yasakladığına göre,fakat inananlar faydasından yada zararından dolayı değil sadece Allah emrettiği yada yasakladığı için yaparlar.Ama C.Hakkın emrettiğinde yada yasakladığında mutlaka insana daha çok fayda vardır.Bakın mesela bir içki.. büyük bir sanayi koludur,üzümü üretenden içkiyi en son tüketen kişiye kadar hatta onun bulaşıkçısına kadar sayısoz insanlar bu işte görev alırlar.Ciddi bir ekonomik faaliyettir.Bazı doktorlar çıkıp diyorlar ki içkide şu faydalar var damarı genişletiyor falan..doğrudur.Doğrudur yani Allahu Teala bunu kabul etmiyor.Ama bir de zarar tarafını konuşun,aynı doktor zarar tarafını konuştumu oo zararı çok fazla der.İşte Allahu Teala’nın bütün yasakları böyle.Bu imtihan da zaten böyle yerlerde olur.Allaha inanan ve güvenen insanlar onun faylalımıymış zararlımıymış olduğuna bakmazlar.Hiç unutanadığım bir olay var Ankara’dan birkaç tane genç ve ortayaşlı kişiler gelmişlerdi,bunlar içkiyi daha yeni bırakmışlar,ibadete yeni başlamışlar dine tamamen uzak olan bir guruptu.Onlardan yaşı elliye yakın olan birisi sordu dedi ki; şöyle akşamları bir küçük duble içsem mubah mı,dedi.Onu söylerkende bakıyorsun ki adamın böyle hücreleri harekete geçiyor çünkü ömrü içki ile geçmiş adam iyice alışmış,bıraktığı zaman çok büyük bir hasreti var.Dedim kardeşim Allahu Teala yasaklamış,içmiyorum öylese dedi.İşte asıl olan bu.Ama işin hikmetini de C.Hakk söylemeden geçmiyor,diyor ki böyle.Dolayısıyla “min şerri ma halak” Allah’ın yarattığı her şey,mesela yemek yiyorsunuz biraz fazla yediğiniz zaman o en sevdiğiniz yemek sizi rahatsız ediyor.Herşey,Uyku biraz fazla uyuduğunuz zaman vücudu uyuşturuyor.İnsanların en verimsiz zamanları tatil zamanlarıdır.Dinlenmesi gerekirken kendisini öyle şartlandırıyor aslında dinlendiği falan yok iyice yoruluyor.Çünkü vücudun düzenini bozuyor.Onun için herşeyi dozunda yapmak lazım. “Kul euzu bi rabbil felak,min şerri ma halak”. Zaten hayır ve şer olan herşeyi C.Hakk yaratır.Allah’ın yaratmadığı birşey yok ki hayrıda O yaratır şerti de O yaratıt imtihanı da zaten o yapar. “Ve min şerri gasikın iza vekab; bastırdığı zaman karanlığın şerrinden Allah’a sığınırım”. “Gasakul leyl” denen bir zaman vardır,zaman dilimi.Akşam güneş batar güneşin batmasıyla akşam namazı vakti başlar.O zaman gece gündüzden birçok şeyleri içerisinde taşır.Yani gündüzün aydınlığı henüz bitmemiştir.Güneşten yansıyan ışınları siz batı ufkunda görebilirsiniz,güneş batmıştır batı ufkunda güneşten yansıyan ışınları görebilirsiniz.Bir müddet sonra o ışıklar azalır kırmızı ışık gider arkasından büyük beyaz ışık kslır,böyle yarım daire şeklinde.Sonra o da zayıflar artık bakarsınız ki doğu ufkuyla diğer ufuklar arasında herhangi bir fark yok,işte o “gasakul leyl” denen zamandır.Yani gecenin en karanlık vaktidir.Gecenin en karanlık vakti bölgelere göre ve mevsimlere göre değişik ışık tonlarıyla aydınlık yayar.Ekvatora gittikçe gece karanlığı yoğunlaşır,kutuplara gittikçe gece karanlığı zayıflar aydınlık görülmeye başlar.Ama kutbun karanlığı başkadır,ekvatorun karanlığı başkadır,Türkiye’nin karanlığı başkadır.Her yerein karanlığı kendine göredir.Gece gökyüzünde eğer bulutlar yoksa,yağmur bulutları yoksa,kat kat bulut yoksa gecenin en karanlık zamanında bile insanlar dışarıya çıkıp yürüyebilirler.Yani fener olmadan az çok ayaklarının nereye bastıklarını görebilirler,kuzeye doğru çıktıkça zaten daha fazla görürler.Akşamın alacakaranlığıyla sabahın alacakaranlığı bu karanlığa yapılan ilavelerdir.Dolayısıyla kuzey kutuptaki sabah ve yatsı namazının vakitleri farklıdır, yani oradaki ışık şiddeti farklıdır ekvatorda farklıdır.Yanş her birinin kendi bulunduğu bölgeye göre tanımı vardır.Ama işte Allahu Teala burada diyor ki; “Ve min şerri gasikın iza vekab: nerede olursa olsun bastırdığı zaman gecenin şerrinden Allaha sığınırım de” diye bize Allah emir veriyor.Demek ki gecenin de bir takım şerleri var.Allahu Teala geceyi bizim dilenmemiz için yaratmıştır.Hayattan koparız ruh vücudu terkeder vücut çok rahat bir şekilde dinlenmeye çekilir,sabaha kadar uyursunuz sabah namazına yakın bir vakitte yada sabah namazında kalkar ibadetinizi yapar sonra da işinize gücünüze gidersiniz.Peygamber(sav)’in bu konuda hadisleri var.Sahihi Müslim de şöyle bir hadis var “La tursidu mevaşikum ve sıbyanekum iza gabeti şems: güneş battığı zaman hayvanlarınızı ve çocuklarınızı serbest bırakmayın” diyor.Yani çocuklarınıza sahib olun ve hayvanlarınıza sahib olun. “Hatta tahmetül işai : gecenin kömürü gidinceye kadar”.O gece karanlığı gidinceye,sabahleyin tan yeri ağarmaya başlayıncaya kadar.”fe inne şeyatine tembeisu iza gabeti şems : çünkü şeytanlar güneş battıktan sonra kalkarlar”. “Hatta tezhebe tahmetül işai : yatsının karanlığı gidinceye kadar”.Yani tan yeri ağarıncaya kadar şeytanlar kalkar vazifelerini yaparlar diyor Peygambet(sav). “Ve min şerri gasikın iza vekab” de dediğine göre C.Hakk bize emrettiğine göre bastırdığı zaman karanlığın şerrinden Allah’a sığının dediğine göre biz bunu yapmamız gerekiyor.Sonra ” Ve min şerrin neffasati fil ukat”.Bu tabi hep düğümlere üfleyenlerin şerrinden diye tercüme ediliyor.Ondan sonra da işte buradan sihirbazlar falan söyleniyor.Tabi düğümlere üfleyerek insanlar bir kısım kişileri eğer etkileri altına alıyorlarsa bu sihirin gerçek bir varlığı var demektir.Halbuki biz kuranı kerime baktığımız zaman sihirin gerçek tarafı olmadığını öğreniyoruz.Bu sadece insanları aldatan gözbağlamadan ibaret bir şey olarak görüyoruz.Araf suresini açalım,Araf suresinin 113.ayeti 165.sayfa. Sihir ve büyü konusu birçok kimseyi ilgilendiriyor,herkesin dikkatini çeker.Burada iki türlü şey var.Birisi cinlerin kullanılmasıyla yapılanlardır,birisi de insanların kendilerinin yaptıklarıdır.İnsanların kendilerinin yaptıklarının herhangi gerçek tarafı yok.Ama cinlerin kullanılmasıyla insanlara bir takım sıkıntılar verilebilir.Onu biz gene kuranı kerimden öğreniyoruz.İnşallah o cin kısmını Nas suresine bırakalım da şimdi burada öbür tarafını anlatmaya çalışalım.109. Ayet.Musa(as) Firavuna ve hanedanına peygamber olarak gelmişti Firavunu Allahın dinine çağırdı,Firavun da Musa(as)’a dedi ki eğer bir mucizen varsa bu şeyi ortaya koy yani sen peygamber olduğunu iddia ediyorsun belgeni göster demiş oldu.Mesela Firavuna o zaman diyelim ki Yunan elçisi gelseydi ne yapardı? Göster bakayım belgeni derdi ondan sonra onu dinlerdi.Musa(as) diyor ki ben Allah’ın elçisiyim, o zaman Allah’ın elçisiysenbelgeni göster demiş oluyor.Allah’ın elçisi öyle bir belge göstermesi lazım ki bu Allah’tan başkası tarafından yapılması mümkün olmasın,onun için onun adına da mucize denir.Diyor ki eğer bir belgen varsa getir.106.Ayetti “in kunte mines sadıkin:eğer davanda haklıysan bunu yaparsın” diyor. “Ve kelha asahu:hemen Musa(as) değneğini attı”. “Fe iza hiye su’banun mubin : birde baktılar ki koskoca bir yılan”(ARAF 107). “Ve neze’yedehu” kendisi esmerdi elini koynuna sokup çıkardı “Fe iza hiye beydau lin nazırin: birde baktılar ki bakanlar için bembeyaz bir el”(ARAF 108). “Kalel meleu min kavmi fir’avne inne haza le sahırun alim”(ARAF 109) Musa(as) bunu yapıyor ya bu defa Firavun’un etrafındaki önde gelenler diyorlar ki bu bilgin bir sihirbaz.Bu bir sihirbaz diyorlar.Sihirbaz demek ne demek? Yani bunun yaptığı gerçek değil bizi öyle kandırıyor.Ama bilgin öylesine yapıyor ki biz numarasını farkedemiyoruz.Bu bir numara yapıyor,bu bir gözbağlayıcılık yapıyor ama biz farkedemiyoruz çok iyi bildiği için meselesini. “Yuridu en yuhricekum min ardıkum: bu sizi toprağınızdan çıkarmak ister”. Firavun döndü adamlarına peki ne emredersiniz dedi.Hiç Firavun dermi ne emredersiniz etrafındakilere? Ama diyor,demek ki öylesine etkilenmiş ki Musa(as)’ın değneğinin yılana dönüşmesinden ve elinin beyaz gözükmesinden.Öylesine etkilenmiş ki etrafındakilere diyor ki “fe maza te’murun: ne emredersiniz”(ARAF 110)diyor. “Kalu:dediler ki”. “Ercih me ehahu ve ersil fil medaini haşirin: bunu ve kardeşini tut dediler ve şehirlere toplayıcılar gönder”(ARAF 111).Yani insanlar gönder. “Ye’tuke kulli sahırin alim: bütün bilgin sihirbazları sana getirsinler”(ARAF 112).Bu çok bilgili bir sihirbaz çünkü olay çok ciddi bütün bilgin sihirbazları alsın sana getirsinler diyor.Bazıları büyü ile sihir arasında fark var falan diyorlar aslında bir fark yok ikiside aynı.İkisinde de bir takım numaralar var,ikisinde de göz bağlama var.Birisi daha usta birisi daha zayıf olabilir. “Ve caes seharatu fir’avne: sihirbazlar Firavuna geldiler”. “Kalu inne lena la ecren in kunna nahnul galibin: dediler ki eğer biz başarırsak bize bir mükafat var,ödül var değil mi?”(ARAF 113). “Kale ne’am:Firavun dedi ki tabi”.”Ve İnnekum le minel mukarrabin: ödül de ne, siz bana en yakınlaştırılmışlardan olacaksınız”(ARAF 114). Benim prenslerim olacaksınız dedi.Daha ilerisi var.Bunlar tabi hazırlıklarını yaptılar. “Kalu ya musa imma en tulkiye ve imma en nekune nahnul mulkin” değnek atacaklar yılana dönüşecek “Musa’ya diyorlar ki ya sen at yada önce biz atalım”(ARAF 115). “Kale elku: Musa(as) dedi ki siz atın”. “Fe lemma elkav seharu a’yunen nasi: attıkları zaman insanların gözlerini büyülediler,ne demek?Ne demek bu? Gerçekte bir şey yok ama insanlar öyle zannediyor,bunlar bilgin sihirbaz.Yani çeşitli oyunlarla,görüyorsunuz bazen televizyonlarda öyle şeyler yapıyorlar ki hiç farkedemiyorsunuz.Adamı ortadan ikiye kesiyorlar,hadi in aşağıya diyor iniyor.Allah Allah bakıyorsunuz gerçekten kesti,işte sihir dediğiniz bu işte.Aslı olmayan bir şey ama varmış gibi gösteriliyor. “Vesterhebuhum ve cau bi sihrin azim: onları korkutmak istediler”. Yani bu sihirbazlar istedi ki o insanlar korksun,bir korku salacaklar ” ve büyük bir sihir yaptılar”(ARAF 116). Kuranı kerim onları yaptığına sihir diyor mu? O sihirbazlar da bilgin sihirbaz değiller mi?Peki,yaptıkları ne? Göz boyamak,göz bağlamak. “Ve evheyna ila musa en elki asake: Musa’ya vahyettik değneyini at”.” Fe iza hiye telkafu ma ye’fikun”(ARAF 117).Bu “ifk”iftira,yalan demek “yalanlarını yuttu” yani onların yalanını ortaya çıkarmak için.Çünkü gerçekte ortalıkta bir yılan falan olmadığı halde insanlar orada yılan varmış gibi görüyorlardı Musa(as) değneğini atınca onları o yılan şeklinde yaptıklarnın hepsini yuttu.Şimdi bu gerçek mi? Yani onlar bir takım kimya yada simya dedikleri şeyden,kimyanın bir takım özelliklerinden yararlanarak insanların gözlerine sanki yılan varmış gibi gözüken ipler ve değnekler yapmışlardı.Ama Musa(as)’ın değneği onların hepsini yuttu. “Ve fe vakaal hakku: gerçek ortaya çıktı”. Nedir o? Musa(as)’ın yaptığı sihir değil “Ve batale ma kanu ya’melun: yaptıkları da batıl oldu”(ARAF 118). Çünkü onların yaptıklarının gerçeği yok,bir yalan,insanları kandırıyorlar gerçek bir tarafı yok “Fe galubu hunalike venkalebu sagırin: orada mağlup oldular”(ARAF 119). Çünkü bütün insanları da davet etmişlerdi.Hemen o bütün büyüklükleri gitti.Firavun ve hanedanının bütün büyüklükleri gitti ve insanların gözünde küçüldüler. “Ve ulkiyes seharatu sacidin: sihirbazlar hemen secdeye kapandılar”(ARAF 120). Çünkü yaptıklarının hiçbir şey olmadığını sihirbazlar herkesten daha iyi biliyor.Ama bakıyorlar ki Musa(as)’ın yaptığı gerçek sihir falan değil o zaman bu mutlaka Allah’ın peygamberidir. “Kalu amenna bi rabbil alemin: dediler ki alemlerin rabbi olan Allaha inandık”(ARAF 121).”Rabbi musa ve harun: Musa ve Harun’un rabbine inandık”(ARAF 122). İnsan etkilenir mi bu tip şeylerden? Etkilenir tabi gerçeğini bilmiyorsun ki,orada bütün insanlar etkilendi.Hatta Musa(as)’da etkilendi,O’da korkup kaçıyordu C.Hakk korkma diye onu uyardı.Çünkü gerçeğini sizden gizledikleri için siz gördüğünüze inanıyorsunuz.Tekrar hatırlayın zaman zaman Türkiye’ye gösteri yapanlar gelir,insanlar toplaşırlar ve herkes hayret eder,nasıl oluyor diye. “Kalu amenna bi rabbil alemin: dediler ki alemlerin Rabbine inandık”.”Rabbi Musa ve Harun: Musa ve Harun’un Rabbine”. Bunu söyleyenler sihirbazlar. “Kale fir’avnu amentum bihi kable en azene lekum: Firavun dedi ki benden izin almadan mı inandınız”.”İnne haze le mekrun mekertumuhu fil medineti: bu sizin kurduğunuz bir tuzak bu şehirde”(ARAF 123). Hemen,derhal işi çevirdi meselenin doğru olduğunu,gayet doğru olduğunu bilmesine rağmen hemen politik bir manevra yaptı dedi ki siz halkı buradan çıkarmak istiyorsunuz.Bakın öyle bir politik manevra yapıyor ki sanki vatandsşı füşünüyormuş kendini değil.Siz halkı buradan çıkarmak istiyorsunuz. “Fe ta’lemun: göreceksiniz” diyor.Ondan sonra da biliyorsunuz bu sihirbazların ellerini ayaklarını çaprazvari kesti,astı ama bunlar gene imanlarından vazgeçmediler.Niye vazgeçmediler? Çünkü kendi yaptıklarının bir göz bağlama olduğunu gayet iyi biliyorlardı.Bu bir oyun ama Musa(as)’ın yaptığı öyle değil.Buradan ne anlıyoruz? Bakın bunlar bilgin sihirbazlar.Kuranı kerimin ifadesiyle büyük sihir yaptılar. “Ve sihrin azim”. Ama aslı astarı var mı? Yok,aslı astarı yok.Onun için mesela bu peygambere karşı çıkanlar şu ifadeleri kullanıyorlardı; peygsmberlere siz sihirbazsınız diyorlardı.Zaten Firavun da öyle söyledi ya,yani sizin yaptığınız gerçek dışıdır.Siz bizi aldatıyorsunuz gözlerimizi bağlıyorsunuz diyorlardı.Öyleyse sihirin gerçeği yok aslı astarı yok sadece insanları etkiler zaten büyü kelimeside onu şey yapıyor.Kendilerini karşınızda büyük gösteriyor.Enbiya suresi 21.sure 3.ayet 323.sayfa “İkterebe lin nasi hisabuhum ve hum fi gafletin mu’ridun. Ma yetihim min zikrin min rabbihim mudhesin illestemeuhu ve hum yel’abun: insanların hesap günü yaklaştı ama onlar gaflet içerisinde kaçıyorlar,kendilerine yeni bir bilgi geldiği zaman Rablerinden onu dinlerler ama oyuna eğlenceye alarak dinlerler”(ENBİYA 1-2). Mesela bir ayet okuyorsunuz,oku bakayım der ama eğlenceye alarak dinler ciddi ciddi dinlemez. “Lahiyeten kulubuhum:içleri boş”.”Ve eserrun necvellezine zalemu: o zalimler gizli gizli konuşmalarında şunu ifade ederler”.”E fe te’tunes sihre ve entum tubsirun: ya bunun nesine inanacaksınız? bu da sizin gibi insan”.”E fe te’tunes entum tubsirun: göz göre göre sihiremi gideceksiniz”(ENBİYA 3) diyorlar.Yani sihirin gerçeği yok sadece insanı büyülüyor etkiliyor,etki altına alıyorsun diyorlar.Göz göre göre sihire mi gideceksiniz?
Şimdi bütün bunları ortaya koyduğumuz zaman “Ve min şerri neffasati fil ukat”dan sihiri anlamamız mümkün olmuyor.Çünkü düğümlere üflemekle olacak bir iş değil bu.Yani düğüme üfleyerek ne yapacaksınız? O zaman ve min şerri neffasati fil ukat ne demek? Akit kelimesi var değil mi? Akit nedir? Sözleşme.Bir insan eşiyle sözleşir,bir insan ticari sözleşme yapar,bir insan ne bileyim dostluk anlaşması yapar,bir insan.. bir sürü sözleşmeler vardır insanların hayatında.Bir de itikat dediğimiz bir kelime vardır.Türkçesi ne? Allaha bağlanmadır,Allah ile yapılan sözleşmedir.Kendini C.Hakka bağlamadır.Yani inançtır.
“Nefese” kelimesi, şöyle üflüyor ama konuşuyor ağızından bir ses çıkıyor,bir nefes çıkıyor ve küçücük tükürük parçalarıyla beraber,yani şimdi birisi sizin kulağınıza yaklaşsa,konuşsa onun ağızından çıkan nem sizin buralarınızı ıslatır değil mi? İşte nefese o, neffasat onu yapanlar demek oluyor. “Neffasat” müennestir,onu yapan kadınlar diye de anlaşılabilir ama onu yapan topluluklar diye de anlaşılabilir,onu yapan kişiler.Yani nüfusun neffassatin diye de anlaşılabilir.Şimdi,Nas suresinde de okuyacağız inşallah burada asıl mesele iki insan anlaştığı zaman üçüncü bir kişinin gelip araya fitne ve fesat sokmasıdır.Hayatınızda bilirsiniz gidersiniz bir yerde bir meseleyi halledersiniz tamam bitti dersiniz ohh bitti elhamdulillah anlaştık,gelirsiniz bir de duyarsınız ki adam vazgeçmiş,Allah Allah..birisi girmiş araya yalan dolanla bozmuş.Olmuyormu bunlar,sürekli oluyor,sürekli oluyor! İnsan ve cin şeytanları bunları yapıyor.İşte bunların şertinden Allaha sığınmak esas olan.Yoksa burada öyle sihir falan yok.Bakın ayeti kerimelerden okuduk sihir olması mümkün değil.Çünkü sihirin gerçeği yok.Evet insanları etkiler.Musa(as)’ı da etkilemiştir ama o anda.O bir sanattır,bir ilimdir de gerçekten ilimdir. Mesela şimdi bazı kimyevi maddeleri bir civayı şuraya koyun hızla hareket eder.Bilmeyen kişiye bunu ben hareket ettiriyorum derseniz adam sizde bir güç olduğunu hisseder aslında bu yalandır.Bu yalandır.Bize felsefe hocamız anlatıyordu İmam Hatipdeyken bizim çok hoşumuza gidiyordu.Söylediklerinin çoğusu gerçek dışıydı bazen olabilecek şeylerde anlatıyordu.Biz de onun dersinin nasıl bittiğini anlamazdık böyle ağızımız açık dinlerdik sonuna kadar.Diyor ki-ama bu doğru olabilir-Teyp yeni çıkmış diyor,köylüler bilmiyorlar.Adam duvarlara birer hoparlör yerleştirmiş.Geliyorlar bunu ziyarete orada beklerken onların konuşmalarını teybe aldırıyor,bunlar içeriye girince diyorki; orada neler konuştunuz? Efendim birşey konuşmadık.Konuştunuz konuştunuz ey duvar bunlar ne konuştu bana onu anlat bakalım diyor.O sırada tabi ey duvar anlat bakalım dediği zaman adamı oradan teybin düğmesine basıyor,arkadan duvarlar konuşmaya başlıyor.Bu insanlar da ne diyorlar; Allahallah bu adam duvarı konuşturuyor hemde, hakikaten biz böyle konuşmuştuk diyor.Bunu etkiliyorlar.İşte bu bir büyüleme.Bunlar işin gerçeğini öğrendikten sonra artık etkilenirler mi? Mümkün değil.İşte büyü böyle bir şey.Böyle bir şey! Ha gidip yalan dolanla karı kocayı birbirinden ayırırlar.Yani bu tür fitne ve fesatçılar diyelim,ayırırlar.Gidip kadına başka bir şey söyler kocaya başka birşey söyler. Yine tefsirler de anlatılan bir olay var,adamın birisi karısını çok seviyormuş bir başka kadın da adamı elde etmek istiyor fakat bir türlü yol bulamıyor.Adam karısına düşkün olduğu için yüz vermiyor.Bu defa gidiyor bu şekildeki insanlardan birine diyor ki böyle böyle ne yapayım.Kolay diyor adamın karısını çağırıyor.Cadı diyorlar tefsirlerde.Bu cadı kadın adamın karısını çağırıyor yada adamın karısının yanına gidiyor diyor ki;kocan seni çok seviyor değil mi? Tabi çok seviyor diyor.Daha çok sevmesini istermisin diyor.Elbette istetim diyor.O zaman kolay diyor,akşam yatarken ustura ile çenesinin altından sakalının bir tane tüyünü kopar getir bana gerisine karışma diyor.Ondsn kolay ne var diyor.Kadın koşa koşa kocaya gidiyor,diyor ki bak dikkat et bu gece karın seni ustura ile kesecek.Adam diyor siz delimisiniz benim karım bana böyle birşey asla yapmaz.Tamam diyor yapmazsa yapmaz benden söylemesi ben daha artık gerisine karışmam.Bunu söylüyor neffasati fil ukat bu işte yani araya fitne ve fesat sokuşturuyor.Bunu söylüyor tabi adamın içine kurt düşüyor ya bu kadın gerçekten yaparsa ne olacak? Akşam eve gidiyor uyuma numarasıyla erkenden yatıyor.Tam karısı bunun uykuya geçtiği kanaatine varınca elinde ustura ile çenesinin altından kıl koparmak için geliyor adam hemen uyanıyor,kadının elinden usturayı alıyor hemen karıyı kesiyor.İşte buyrun.İşte neffasati fil ukat bu,bunların şerrinden Allaha sığınılmaz mı?Bunların şerrinden Allaha sığınılır.Yani pişmiş aşa su katan insanlardır.Yaparsınız belli bir noktaya getirirsiniz bir fitneci gider işi bozar.İşte neffasati fil ukat o.Yaptığınız sözleşmeler,anlaşmalar, akitler..bunların içerisine fitne ve fesat karıştıran kimselerdir.Bunların şerrinden Allaha sığınmak lazım.Yoksa sihirin getçeği yok.Ama bu da bir büyüleme çünkü onu da kandırıyor,bunu da kandırıyor.İkisini de kendi etkisi altına alıyor ve birbirine düşman haline getiriyor.Onu için Allahu Teala diyor ki; “Ya eyyuhellezine amenu in caekum fasikun bi nebein fe tebeyyenu”. Hucurat suresinde 49.sure,517.sayfa,6.ayet “Ya eyyuhellezine amenu: müminler”.İncaekum fasikun nebein: bir fasık size bir haber getirdiği zaman”.”Fe tebeyyenu:araştırın”.Yani her duyduğunuza kesinlikle inanmayın onu iyice araştırın.Araştırmazsan ne olur? “En tusibu kavmen cehaletin: bilmeden bir topluma çatarsınız”. Yani yanlış bir şey yaparsınız.Az önceki olayda olduğu gibi. “Fe tusbihu ala ma fealtum nadimin: yaptığınıza pişman olursunuz(HUCURAT 6).O koca istediği kadar pişman olsun ondan sonra.Size zaman zaman anlattığım bir olay,bu gerçek bir olay.Adam evine gidiyor,işte böyle bir fesatçı karı kocanın arasını ayıran böyle bir fesatçı adama diyor ki; karına sahip ol diyor.Adam beyninden vurulmuşa dönüyor,o nedemek diyor ya sen ne konuşuyorsun diyor.Bilmem diyor bugün pencereden bakkalla konuşuyordu diyor.Adam artım çıldıracak noktaya geliyor,gidiyor kapıyı açar açmaz hem kadını dövüyor,hem seni üçten dokuza,dookuzdan onsekize boşadım..Bu bana gelen bir olay,gerçek bir olay.Kadın şaşırıyor Allah Allah hayırdır ya,ne oldu.Neyse işi bittikten sonra adamında biraz hırsı geçiyor,biraz rahatlıyor.Kadın soruyor tamam da niye böyle yaptın diyor.Diyor ki sen bakkalla konuşmuşsun bugün.Evet konuştum diyor pencereden tabiki,niye?Eve misafir gelmişti bakkaldan seslendim üç tane ekmek gönderdi.Yok ya diyor eyvah kadın gitti ne yapacağız.Bize geldiler Allaha şükür fetva verdik kurtuldular,başkasına gitselerdi yanmışlardı.İşte Allahu Teala diyor ki; birisi bir habeg getirdiği zaman inanmayın,araştırın.Aksi takdirde çok ciddi şeyler.. İşte “neffasati fil ukat”bunlardır.Yani pişmiş aşa su katan, bitmiş işi bozanlar, akitlerin içine fısıldayanlar.