Elhamdulillahi Rabbil Alemin
Vel akibutil lil muttakin ves salâtu ves selâmu ala Rasulina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.
Bugün Bakara suresinin 2: 229. Ayeti’ni okuyacağız. Ve onunla bağlantılı olan ayetleri. Biliyorsunuz, geçen hafta “Erkeğin Boşama Hakkını” yani Talâk konusunu anlamaya çalışmıştık.
Bugün, Bakara Suresi’nin 229. Ayeti’nde Talâk ile ilgili yani “erkeğin eşinimi boşaması” ile ilgiili birkaç hükümden sonra, “kadının eşinden ayrılması”yla alakalı hükümler gelecek.
Bugün, ağırlıklı olarak kadının boşanma hakkından bahsedeceğiz inşallah.
Bakara Suresi’nin 2:229. Ayeti’nde Allah’u Teala şöyle buyuruyor: “Ettalâku merratân – O talâk iki kere’dir“. O talâk iki keredir.
Şimdi, Ettalâk dendiği zaman, başında “ElifLam” vardır, bilinin şeyi anlatıyor. Dolayısıyla “Boşama İki Kere”dir demek yanlış olur. Elimizdeki Kur’an’ı Kerim (NOT: Hangi Kur’an’ı Kerim’in olduğunu, yani çevirilerini kim’lerin yaptığını maalesef bilemiyorum!) Meali’nde “Boşama iki defadır” demiş, ki bu yanlış. Boşama iki defadır dediğiniz zaman; bunun üçüncüsü olmaz. Eliflam’lıdır bu. İngilizcede ki The gibi bilinen birşeyi anlatıyor. O Boşama! O boşama dediğimiz zaman, bir yerde anlatılan Boşama demektir.
O’da, geçen hafta okumuştuk; “Talâk Suresi 65” nde anlatan şekliyle Boşama’dır. Orada ki şartlar şu idi hatırlayalım; hatta hızlı bir şekilde okuyalım:
Talâk Suresi 65:1-3 ayeti’nde 557.nci sayfa. Allah’u Teala burada şöyle buyuruyor:
1.”Ya eyyuhen nebiyyu iza tallaktumun nisâe fe tallikûhunne li iddetihinne – Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman, iddetleri içerisinde boşayın”.
Geçen hafta ayrıntılı olarak anlatmıştık. “İddetleri içerisinde boşamak” demek: Kadının adet’li olmaması, temiz olması, o temizlik süresi içerisinde de eşiyle ilişkiye girmemiş olmaması gerekiyor. Dolayısıyla Kadın adetli ise, boşama geçersiz; Temiz de, o temizlik süre içerisinde eşiyle ilişkiye girmişse yine boşama geçersiz. Geçerli olması için, o temizlik süresi içerisinde, eşiyle ilişkiye girmemiş olması lazım. Ve daha sonra gelecek olan Ayet’in hükmü gereğince, iki tane şahit bulundurulması icab ediyor.
“Fe tallikûhunne li iddetihinne – Onları iddet içerisinde boşayın” (ki iddet içerisinde boşamak bu); “Ve Ahsul ıddeh – İddeti de ey erkekler siz sayın”! “Vettekullahe rabbekum – Rabbiniz olan Allah’tan korkun”; “La tuhricuhunne mim buyutihinne – onları evlerinden çıkarmayın”; “Ve la yahrucne – onlar da çıkıp gitmesinler”; “İllâ ey ye’tine bi fâhışetim mubeyyineh – açık bir fuhuş yaparlarsa o başka”; “Ve tilke hudûdullah – bu Allah’ın koyduğu sınırlardır; “Ve mey yeteadde hudûdellâhi fe kad zaleme nefsehu – kim Allah’ın sınırları aşarsa, kötülüğü kendisine yapmış olur”. Yani iddeti saymayan, eşini evden çıkaran, ya da eşin evden çıkması halinde meydana gelecek sıkıntıları siz çekersiniz. “La tedri leallellâhe yuhdisu ba’de zâlike emrâ – Bilemezsin belki Allah bundan sonra birşey ortaya çıkaracaktır”. O yaklaşık üç ay süren iddet müddeti boyunca, aynı evi paylaşan kadın ile erkek bir de araya hakemler de girecek! proplem çok büyük ölçüde değilse, problemi çözme fırsatını yakalayacaklardır.
İşte bu iki ayette, Allah’u Teala boşamanın, yani bir kere boşamayı anlatıyor. Ki bu, bir iddet müddeti içerisinde birden fazla olamaz! İddet müddeti dediğimiz; Talâk Suresi’nin 65:4 ayettinde belirtildiği gibi: Diyor ki; “Vellai yeisne minel mehıyd min nisâikum inirtebbtum fe iddetuhunne selâsetu eşhur – Hayızdan kesilmiş olan kadınlar, eğer ne kadar iddet bekleyecekler diye şüphe duyuyorsanız, üç ay beklerler”! “Vellâi lem yehıdıyn – düzenli adet görmeyenler de üç ay beklerler”. “Ve ulatul ahmali eceluhnne ey yeda’ne hamlehunne – Hamile kadınların bekleme süresi, doğuma kadardır”.
Adet gören kadınların bekleme süresi ise, Bakara Suresi 2:228 Ayet‘inde, üç kere temizlenmek; adet görüp üç kere temizlenmektir. Bu da yaklaşık üç ay içerisinde olur.
İşte bu kadar süre içerisinde, yani bir kişi, eşini boşadığı zaman, üç ay kadar süren süre içerisinde en fazla bir kere boşayabilir. O bir kereden sonra ya ayrılırlar, ya da tekrar birleşirler. Ayrılırlar ise, bir kere boşamış olduğu için, tekrar evlenmek istedikleri takdirde, yeni bir nikah ile evlenirler. Ama süre içerisinde, erkek karısına dönmek isterse, tekrar nikaha gerek kalmaksızın, ama iyi niyetli olması şartıyla dönebilir.
İşte bu Bakara Suresi 2:229 ‘ncu Ayeti’nde “O Talâk iki keredir” deyince anlaşılan, Allahu Teala’nın Talâk Suresinde bütün şartlarını ortaya koyduğu şekilde, erkeğin karısını boşaması… O Talâk, yani Talâk Suresi‘nde anlatılan şekliyle talâk, iki kere olur.
“Fe imsakûm bi ma’rûfin – Her ikisi’nden sonra da, ya kişi eşini iyilikle tutar; “Ev tesrihum bi ıhsân – ya da güzellikle onu ayırır”. Her iki’sinde de. “Ve lâ yehıllu leküm en te’huzu mimmâ âteytumûhunne şey’en – Boşadığınız eşlerinize verdiklerinizden hiçbirşey almanız size helal değildir.” Ne vermişseniz, isterse hediye olsun, isterse mehir olsun, ne olursa olsun verdiklerinizden hiçbir şey almanız size helal değildir. “İlla ey yehâfâ ellâ yukıyma hududellah – Kadın ile erkek Allah’ın koyduğu sınırlarda duramayacaklarından korkarlarsa başka”
Demek ki, bir insan eşini boşadığı zaman, yani erkek eşini boşadığı zaman, o’na verdiği hiçbir şeyi geri alamıyor. Boşama iki kere, Talâk Suresi’nde anlatılan şekliyle oluyor. Yani bir kere boşadı, süre bitti ayrıldılar diyelim. Bir sene sonra tekrar evlenmek istediler, evlenebilirler. Ama bir kere boşamış kişi olarak evlenecekler. İkinci kez boşadı diyelim, iki sene sonra bir daha evlenmek istediler, yine evlenebilirler.
Gelecek Bakara Suresi 2:230′ncu Ayet, üçüncü kez boşadığı zaman, artık bir daha evlenemezler. Çünkü ne oldu? Bir değil, iki değil, üç oldu. Demek ki, sen burda eşine karşı gereken değeri vermiyorsun. Eşini gereği gibi değerli görmüyorsun. Tabi bütün şartlarına uygun olarak, bir kişinin eşini üç kere boşaması da çok zordur. Yani bu, bir ömre kolay kolay sığmaz, ama sığdıranlar da çıkabilir.
Şimdi buradan, şunlar çok net bir şekilde ortaya çıkıyor: Bir kimsenin, yani, bu şekilde ki boşamanın dışındaki boşamalar, Allah’u Teala’nın kabul ettiği boşama değil. Yani bunun dışındaki boşamayı, Cenab-ı Hakk boşanma olarak kabul etmiyor. Erkek eşini boşayacak sa, bu şekilde boşayacak.
Peki bunun dışında, hangi tür boşamalar var? Adetli iken eşini boşama var. O Cenab-ı Hakk’ın kabul ettiği, bir boşama türü değil. Geçersiz! Kadın temiz, adam eşiyle ilişkiye girmişse, o temizlik süresi içinde yaptığı boşama da geçersiz! Şahit bulundurmamış ise, yine boşama geçersiz!
Peki bir iddet süresi içerisinde, yani yaklaşık üç aylık süre içerisinde, bir insan karısını, ister aynı yerde, ister değişik yerlerde, bir’den fazla boşarsa, bu da Bir Tek Boşanma olur. İsterse bir milyon kere boşadım desin! O süre içerisinde birden fazla boşanma olmaz. Allah’u Teala’nın Kur’an’ı Kerim’de koyduğu kesin kural budur. Talâk ile ilgili ayetlerde, çok sayıda “Hudûdullah” geçiyor.
-Yahya bir say bakıyım kaç kere Hududullah geçiyor. Benim aklımda ki sayı yanlış olabilir. (Burada hudûdullah’ın sayısı üzerine konuşmalar var. 12:50 dakika )
Şimdi bir de şu var biliyorsunuz, Şartlı Boşama denen, boşama türü var. Erkek eşine diyor ki: İşte şu’nu yaparsan boşsun! Mesala; “akşam eve geliyorum, bana çehre yapıyorsun. Çehre yaparsan boşsun!” ya da “Babanın evine gidersen boşsun!” ” Pencereden bakarsan boşsun!” “Kapıdan dışarı çıkarsan boşsun!” İşte “Temmuz ayı gelirse boşsun!” “Bugün yağmur yağarsa boşsun!” Bunların hepsi var kitaplarda. Gülüyorsunuz ama bütün mezhepler de var bunlar: Bu tür boşamaların tamamı da geçersizdir. Ama dört mezhepte de vardır. Bunların herhangi bir geçerliliği yoktur. Ne Kur’an’dan ne Sünnet’ten ne de herhangi başka birşey den bunun delili yoktur.
(Burada hududullah’ın sayısı üzerine konuşmalar var. 14:47 dakika )
Şimdi bundan sonra Kadın’ın Boşanma Hakkı’yla ilgili ayetlere geçiyoruz. Biliyorsunuz Kadının Boşanma Hakkı deyince, herkesin aklına gelen şudur: Nikah sırasında erkek, kendine ait olan boşanma hakkının, bir iki ya da üç tane neyse, kadına da tanımasıdır. Kadına devretmetsi değil. Yani Erkeğin Boşama Hakkı yine devam eder, aynı hakları Kadın da kullanabilir. O da, sözleşmeşse sırasında belli kurallara bağlı, bir takım ifade tarzları vardır. Onlar kullanılmış ise geçerlidir. Yani Fıkıh da böyledir. Kadının bunun dışında, boşanma hakkı yoktur.
Şimdi göreceğiz ki; Fıkıh da yazılan Boşanma Hakkı diye bişey olmaz. Yani onların Boşanma Hakkı diye söyledikleri geçerli değildir. Çünkü bu hak, Allah’u Teala’nın erkeklere verdiği haktır. Bu devr edilebilen bir hak değildir. Yani, biz nikah sırasında bu hakkı almıştık falan filan… Böyle bir uygulama olamaz. Bu son derece yanlış. Zaten Ayet’ler de onu gösteriyor.
Kadının Boşama Hakkı, apayrı bir uygulama tarzıdır. Gelenekte bir de şu var:
(Burada hududullah’ın sayısı üzerine konuşmalar var. 16:28 dakika )
Bakın şimdi şuraya da dikkatinizi çekmek istiyorum. Bütün toplantılarda, en fazla almış olduğumuz tenkit şu: Deniyor ki, eski ulema bilmiyor da siz mi biliyorsunuz? Bu tabi ilim ile bağdaşmayan bir şeydir. Yani benim babam senin babanı döver! Sokak ağzı’dır. Bir Bilimadamı ağzı değil. Ama en çok bu söyleniyor.
Bir de son zamanlarda birşey ortaya çıkardılar. Bize cevaptan aciz kalan kişiler, bir kavram ortaya çıkardılar. Ümmetin Yanılmazlığı diye! Hani net bir şekilde gösteriyoruz. Kur’an’a aykırı, Sünnet’e aykırı, akıl’a aykırı, mantık’a aykırı ama bütün Mezhep’ler tarafından kabul edilmiş deyince, birden bire millet tepki gösteriyor. E ne yapalım, böyle böyle olacak. Bunun başka yolu yok. Yani bir insanın yanlışını söylüyorsanız, müzik eşliğinde söyleseniz de neticede aynı. Şimdi diyorlar ki, sen şey yapıyorsun, işte uyuşturucu vererek söyleyelim herhalde. O da bizim başarabileceğimiz bişey değil. Doktor olsaydık, belki düşünebilirdik de…
Şimdi herşey ortada, Allah’u Teala Maide Suresi 5:48 ve 49′ncu Ayetlerde, ki onlara sık sık vurgu yapmamız gerekecek. Çünkü son zamanlarda, yeni yeni kavramlar oluşturarak savunma taktikleri geliştiriliyor.
Bu Ayet’leri okumadan önce, az önceki cümleyi tamamlayayım. Diyorlar ki, ümmetin yanılmazlığı vardır. Ümmetin yanılmazlığı dendiği zaman, bunun arapça karşılığı la tahtahul ummâh – Ümmet hata etmez demektir. Yanılmaz ne demek, yanılmazlık kime ait özelliktir? Allah’u Teala’ya ait özelliktir. Toplumlarda yanılmazlık diye bir kavram olur mu? Allah’u Teala, Ayeti Kerim’e de diyor ki,
NOT : 19:25 dakika da söylenen ayeti maalesef çok iyi anlayamadım: Hangi surenin, kaçıncı ayeti olduğunu bulamadım. Yine de yazmaya gayret ettim.
“Ve inti tuti’ti ekseremen fil ardı yugılullahi an sibilillah – yeryüzünde bulunanların çoğusunun peşine düşsen, seni Allah’ın yolundan uzaklaştırırlar”. ümmetin yanılmazlığı diye bişey olamaz.. Yani bu çok yanlış. Bunu güya, işte Peygamberimize maledilen ama hadiste, uzaktan yakından ilgisi olmayan, bir söz var “La teştemiu ummeti alâ hatain” ya da “ala hata” “Ümmetim hata üzerine birleşmez” Bu Peygamberimize ait olmasa da aslında doğru bir sözdür.Ümmet değil, hiç kimse aynı hata üzerine zaten birleşme olmaz. Herkes hatalı olsa bile, herkesin yaptığı hata farklıdır. Ama bunu şöyle diyorlarsa, “Ümmetimin tümü yanlış yapmaz”! Tümü dendiği zaman, ümmetin içerisinde bir kişi bile olsa, doğruyu yapar anlamında kullanılırsa tamam.
Şimdi biliyorsunuz, Kur’an’ı Kerim’de her şeyin örneğini Allah’u Teala koymuştur. Ümmet dendiği zaman, Peygambere inananlar, kasdediliyor değil mi? Bir Peygambere İnananlar! Bir peygambere inananlar dediğimiz zaman, bunların hata da ittifat ettiklerini gösteren bir örnek, Kur’an’ı Kerim’den biliyor musunuz? Söyleyin bakalım, on puanlık soru. Bir daha soruyorum. Çalıştığınız yerden soruyorum. Başka yerden değil!
Allah’u Teala Kur’an’ı Kerim’de herşeyin örneğini verdiğini bildiriyor. Örneğini vermediği bir tek olay yok! İcma diye bir şey var biliyorsunuz delil olarak aldıkları ama, hiçbir dayanağı olmayan bişey var. Kitap-Sünnet-İcma-Kıyas derler ya İcma; yani ümmetin ittifat ettiği şey. Şimdi bunun delil olmadığının Kur’an’ı Kerim’de bir örneği var. O örneği biliyor musunuz? Ümmetin hata üzerine ittifat ettiğine gösteren bir örnek var.
NOT: 22.07 dk. İzleyiciler ile karşılıklı konuşmalar var…
Bedir Savaşı! Doğru Bedir Savaşı hata! Gerçekten benim aklıma gelmedi. Onu doğru söylediniz. Bedir Savaşı’nda Peygamberimiz. Bak onu hiç düşünmemiştik Fatih! Bedir demiş miydik içma’ya?. Haa o’nu Fatih yazmış bile, ben çok geri kalmışım.
Bedir gerçekten güzel bir örnek! Bedir’de Peygamberimiz ve ashab’ı esir alarak hata üzere ittifat etmişlerdir peygamberimiz de dahil. Onun için Allah’u Teala Enfal Suresi 8: 67. Ayet’inde ne diyor? “Mâ kâne li nebiyyin ey yekûne lehû esrâ hatta yûshune fil ard – Hiç bir Peygamberin, düşmanı, savaş meydanında tamamen etkisizleştirmeden esir almaya hakkı yoktur” diyor. Ondan sonra Peygamber ile başlıyor, ama arkasından “Turidûne aradal hayatid dunya” diyor. Siz derken, Peygamber ve ümmeti dahil. Siz dünya hayatının malını istiyorsunuz diyor.
NOT: Aslında yukarıda ki ayetin doğrusu şöyle: Enfal Suresi 8: 67 “Mâ kâne li nebiyyin ey yekûne lehû esrâ hatta yûshune fil ard. Turidûne aradad dunya. Vallahu yuridul âhırah“
Şimdi Peygamberimiz (s.a.v.) orada, O’nun Ashab-ı orada. şimdi bunlar hata üzerine ittifat ettiler mi? Hani İcma? Ne oldu? İşte icma ettiler hata üzere!
Bir başka örnek! İnternetten gelmiş. Kim göndermiş? “Alparslan Kılıç, Mersin”den göndermiş cevabı. Musa (a.s.)’ın ümmeti. Biliyorsunuz o kadar imtihanlardan sonra, Musa (a.s.) kırk günlüğüne şey’e çıktı, Tûr-i Sina’ya, başlarında Harun (a.s.) olmasına rağmen, ne yaptılar? Buzağıya taptılar. Çok ağır, en ağır suçta ittifak ettiler. Değil mi? ve Harun (a.s.) onları engelleyemedi. Şirkte ittifak ettiler! (Tâ Hâ Suresi 20:85-91)
Şimdi bu iki büyük örnek Kur’an’ı Kerim’de olmasına rağmen, bakıyorsunuz ki, delil olarak İcma diye bir kavram oluşturulmuş. Şimdi de Ümmetin Yanılmazlığı diye bir kavram geliştirilmeye çalışılıyor. Şu yaptığımız çalışmalar Allah’a şükür çok etkili oluyor. Kendilerini geleneksel şeyler’le savunamayan kişiler, yeni yeni kavram uyduruyorlar.Ümmetin Yanılmazlığı diyorlar. Şimdi başkalarının yanlışı var-yok, aslında onların üzerinde durmanın hiçbir anlamı yok ama, bugün Ümmet-i Muhammed, o Mezheplere doğru gözüyle bakıyor. Yani, işte Hanefi Mezhebi’nde bişey var ise, Şafii de varsa, Maliki de varsa, Hanbeli’de herhangi birisinde varsa, onları uyguladığı zaman, doğru bişey yapıldığına inanılıyor! Bu çok yaygın bir inançtır!
Şimdi okuduğumuz Talâk konusunda, maalesef Mezheplerden hiçbir tanesi, Talâk Suresi’ni ve şurada okuduğumuz Ayet’leri esas alarak, sistem oluşturmamıştır.
Şimdi, Kur’an’ı Kerim’de 14 (ondört) yerde Hudûdullah kelimesi geçer. Hudûdullah demek: Allah’ın koyduğu sınırlar demektir. Allah sınırlarını çizmiş, şunu yapın, şunu yapın, şunu yapın sınırı çizmiş. Bunun dışına çıkmayın! demiş. Bu sınırların, ondört tane Hudûdullah Kelimesinin 8 (sekiz) tanesi Talâk ile ilgilidir. Erkeğin ve kadının boşanması ile alakalı. Sadece erkeğin değil! Kadının Boşama Hakkı zaten, Mezhepler tarafından ittifak ile ellerinden alınmıştır. Bugün ben size, inşaallah anlatmaya çalışacağım, kadının boşanma hakkı ittifak ile elinden alınmıştır. Elinden alındığı için; işte, koca evlenirken versin demişler, hiç aslı-astarı olmayan bir sistem oluşturmaya çalışmışlardır. Ve asırlardır, bu İslam Hukuku diye uygulanıyor. Şeriat diye uygulanıyor. Dolayısıyla, “Ben şeriata karşıyım” diyen insanları, hemen, “Sen kafirsin!” diye suçlamayın. Çünkü Şeriat diye insanların karşısına çıkarılanların büyük bir bölümünün Kur’an ve Sünnet ile ilgisi yok! Bu konuda çok dikkatli olmak lazım. Ha o insanlar, Şeriat diye İslam’ı kasdediyorlarsa, zaten bellidir o durum, o ayrı birşey!
Şimdi, o ondört tane Hudûdullah kelimesinin Sekiz tanesi Talâk ile alakalı. Demek ki; Allah’u Teala yani, Erkeğin Kadın ile Boşanmasıyla alakalı. Demek ki, Allah’u Teala biliyor ki, bu insanlar bu sınırları şey yapmayacak. Sürekli vurgu yapıyor yapıyor, yapıyor, ama, ittifak ile bu sınırlar aşılmıştır. Şimdi bunun dışında kaç tane kalıyor? 6 tane değil mi? Diğer altı’sı da maalesef aşılmıştır. İşte bunlardan bir tanesi;
NOT: 28:38 dk. Bir miydi? bir takip et de bakalım, miras ta bir mi iki mi? konuşmalar var.
Miras’ta var. Miras’a ciddi bir mana da siyasi bir müdahale olmuştur. Onu inşaallah o ayetler geldiği zaman anlatırız. Çünki uzun bir konu!
Oruç’ta var! Orada da aşılmış. Biliyorsunuz, hiçbir gerekçe olmadığı halde, “”adetli kadının oruç tutamayacağına şey yapmışlar. Miras’ta iki tane var, oruç’ta bir tane var. Etti üç, geriye üç tane daha kaldı.
Mesela Miras’ta kısa bir örnek vereyim. Bir kimsenin bir kızı olsa, Kızının çocukları var. ve adamın da tek Kızı var ve kızının da çocukları var. Kızı, kendisinden önce ölse, adamın, tabii bütün sevgisi, kızının çocuklarında yoğunlaşacak. Adam vefat ederse, o’nun mirasından kızının çocuklarına tek kuruş verilmez. Bütün miras, hayatta belki hiç görmediği, dedesinin bilmem kaçncı dereceden erkek torununa verilir! Bu Kur’an’ı Kerim’e %100 (yüzde yüz) aykırıdır! Ama bütün mezhepler bunu kabul etmiştir.
NOT: 30.01 dk. Buldun mu? Neyle alakalı……. konuşmalar var) Tevbe Suresi’nde var. O üç tane Hudûdullah’ın kapsamı farklı. Onun için aklıma gelmedi.
Şimdi devam edelim. Allah’u Teala burada şöyle diyor. Diyor ki, (Bakara Suresi 2:229) “ve lâ yehıllu lekum en te’huzû mimmâ âteytumûhunne şey’en – Eşlerinize verdiklerinizden, herhangi bir şeyi almanız size helal değildir”. “illâ ey yehâfâ ellâ yukıymâ hudûdellah – ancak kadın ile erkek birlikte, Allah’ın koyduğu sınırlarda duramayacaklarından korkarlarsa”, “fe in hıftum ellâ yukıymâ hudûdellâh – Allah’ın koyduğu sınırlarda duramayacaklarından siz de korkarsanız”, “fe la cunâha aleyhimâ fimeftedet – kadının fidye vererek, kendisini kurtarmasında ikisine de günah yoktur.”
Şimdi, burayı izahtan önce, şu şeyi okuyalım.
Bakara Suresi 2:228′in son ayetlerini, son cümlelerini “ve lehunne mislullezi aleyhinne bil ma’ruf; “Ve lehunne: kadınların lehine vardır”. “Mislullezi aleyhinne: aleyhine olanların tam dengi vardır”. Bil ma’ruf: maruf şekilde, yani anlatılan, bilinen ve Kur’an ve Sünnet’e aykırı olmayın, gelenekler, Kur’an ve Sünnet’te belirtilen hükümler çerçevesinde. “Ve lir ricâli aleyhinne deraceh – erkeklerin onlara karşı bir dereceleri vardır.” Şimdi bu ayet, boşanmayla ilgili hükümlerin ortasında geçiyor, dolayısıyla öncelikle boşanmayla alakalı olması lazım. Şimdi Erkeğe Boşanma Hakkı verilmiş ise, ki Talâk Suresi’nde verilmiş, burda da verilmiş. O zaman, Kadına da Boşama Hakkı verilmiş olması gerekiyor. İkisi de boşama hakkına sahip ama, erkekler bir derece farklıdırlar kadınlardan. O bir derece fark şu; erkek eşini boşamak istediği zaman, herhangi bir kişiden izin almak zorunda değil, sadece başta belirttiğimiz, kurallara uygun boşadığı zaman, geçerli olur. Ama kadın eşinden boşanmak isterse, o zaman bir Kurul’a başvurmak, bir Heyet’e başvurmak zorundadır. Yani hemen, tek taraflı kararı ile, erkekler gibi boşayamıyor, boşayamıyor.
Bunun tabi çok sebebi var. Erkek evlenirken, karısına mehir veriyor. Kadın, erkeğe birşey vermek zorunda değil. Mesala bizim geleneğimizde, aileyi kurarken, erkek tarafı da kız tarafı da birlikte bitakım harcamalar yaparlar. O Din’in emri değil! Dinin emri, harcamayı erkeğin yapmasıdır. Kadın tarafına düşen, kız’ı vermektir. Bitti, başka bişey yok! Oradan mehir alır, kadın mehir alır. O’nun herhangi birşey vermesi gerekmez. Şimdi tabii bu, evlenmelere yardım etmek, çok büyük bir sevaptır. O başka bişeydir, ama yani görev değildir. Şimdi erkek eşini boşadığı zaman, hem eşinden oluyor, hem de verdiği mal gidiyor. Aynı hak, kadına tanınacak olsa, mesela kadın mehir alır, biraz sonra kocasını boşar, mehiriyle beraber alır gider. Güzel kadınlar, milleti soyup-soğana çevirirler. Ve bütün sistem çöker değil mi? Onun için Allah’u Teala öyle bişey koymuş ki, tam bir dengeyi kuruyor. Dengeyi kuruyor. Onun için burada diyor ki;
“Ve la yehılle lekum en te’huzu mimmâ âteytumuhunne şey’en illâ ey yehâfâ ellâ yukıymâ hudûdellah – Taraflar Allah’ın koyduğu sınırlarda duramayacaklarından korkarlarsa” şimdi kadın ile erkek, aileyi birlikte yürütecekler. Birisi kurallara uyar da, diğeri uymaz sa, o aile yürür mü? Yürümez, iki taraflı olacak!
Şimdi erkek, ailenin yürümeyeceği kanaatine vardığı zaman, boşanma hakkını kullanır. E kadın da, bu kanaata vardığı zaman, bu iş gitmeyecek, o zaman kadın da ne yapar? Bir Heyet’e başvurur. Onun için, diyor ki Ayet: “Fe in hıftum – siz de korkarsanız”! Siz, müminler demektir. Dolayısıyla müminleri temsil eden, bir Hakem Heyeti, ya da Mahkeme, durum tespiti yapar! Yani Kadın’ı dinler. Hakem görevlendirir, Görevlendirdiği hakemler, kadını ve erkeği ayrı ayrı dinlerler. Her ikisinin ailesinden birer tane hakem görevlendirir, eğer bu kadın ile erkeğin birleşme arzusu varsa, Allah aralarını düzeltir. O da, Nisâ Suresi 4:35.nci Ayet’i dir.
Nisâ Suresi 4:35 “Ve in hıftum şikâka beynihimâ feb’asû hakemem min ehlihi ve hakemem min ehlihâ – Eğer kadın ile erkeğin arasının ayrılacağından korkarsanız, bir tane erkeğin ailesinden, bir tane de kadının ailesinden hakem gönderin”. “İy yuridâ ıslâhay yuveffikıllâhu beynehumâ – Eğer kadın da erkek te aranın düzeltilmesini isterlerse, Allah onları muvaffak eder”. Tek taraflı olmaz yani. İkisi de birlikte. Bir taraf istedi, bir taraf istemezse olmaz. Şimdi bir tarafın isteyip, bir tarafın da istemediğini tespit ettiğiniz zaman, “Fe la cunahâ aliyhimâ fimeftedet bih – Kadının fidye vererek, kendisini kurtarmasında ikisine de günah yoktur” geliyor burada Bakara Suresi 2:229’da
. O Fidye dediği; eşinden aldığı Şey’dir. Fazla değil, eşinden ne almışsa, Mehir odur. Ya da ondan daha az da olabilir. O’nu Hakem Heyeti, erkeği suçlu görürse, ona göre bir tespit yapabilir.
Şimdi şey’de iftedet fiilinin faali, Kadın’dır. iftedet! Talâk fiilinin faali’de Erkek’tir. Mesela, Fe in tallâkaha geliyor aşağıda, erkek karısını boşarsa,
İza tallaktumun nisa – kadınları boşadığınız zaman, Talâk erkeğin fiilidir. Ama iftedet de kadının fiilidir. Erkek karısını boşarken, karısına sormak zorunda olmadığı gibi, karısının onayını almak zorunda olmadığı gibi; kadın da kocasından ayrılırken, kocasının onayını almak zorunda değildir! Sadece yetkili makam, gerekli incelemeleri yaptıktan sonra, kadına, tamam sen haklısın, ayrılabilirsin der. Ayrılmak kararı vermez yetkili makam. Sizi ayırdım diyemez! Son yetki kadının dır. Kadın o yetkiyi kullanmazsa olmaz. Yetkiyi kadın kullanacak! Çünkü, ondan sonra ödemeyi, kadın yapacak.
Şimdi araya bu Hakem Heyeti niye giriyor? Tabi Hakem Heyetinin araya girmesinin, kadını korumakla ilgili bir tarafı var. Onun için Nisâ Suresi 4:20.nci Ayeti’n de diyor ki Allah’u Teala;
Nisâ Suresi 4:20 “Ve in eradtumustibdâle zevcim mekâne zevc – Eşinizden ayrılmak istiyorsunuz, birbaşkasıyla evlenmek istiyorsunuz”, olabilir! Şimdi Kur’an’ı Kerim’de, boşanmak kadın için de erkek için de zor değil. Öyle olunca da, aile-hayat dengesinde yürüyor. Bir de gayrimeşru ilişkiler tamamen ortadan kalkıp, evlenme yaşı da iyice aşağıya doğru çekilince, hiçbir problem olmuyor. Çünkü eşinden boşanan bir kadın, kolaylıkla bir başka eş bulabiliyor, çok kolay bir şekilde bulabiliyor. Şey de, Erkeğin bulması, tabii biraz zor. Yani yeni bir eş bulması, gerçekten zor. Çünkü o yapıda zor. Niye zor? Erkek, birden fazla eş ile evlenebildiği için, kadınlar üzerinde müthiş bir talep oluşuyor. Ve bu da, erkeklerin aleyhine oluyor, yani erkekleri hizaya getiriyor. Kadınları da hizaya getiriyor. Çünkü, bak ha, üzerine eş alır diye, her iki tarafta dengeleri müthiş bir şekilde koruyor.
Evet şimdi, burada şöyle söylüyor Allah’u Teala (Nisa Suresi 4:20): “Ve in eradtumustibdâle zevcim mekâne zevc – Eşinizi, bir eşinizi boşayıp, birbaşka eş istiyorsunuz”, tamam bunu yapmayın demiyor. “Ve âteytum ıhdâhunne kıntâra – mevcut eşinizi kantar dolusu mal altın vermişsiniz”. Bir kantar dolusu altın vermişsin. “Fe lâ te’huzû mihnu şey’en – ondan hiç birşey almayın”. Tek kuruş alamazsın. “E te’huzûnehû buhtânev ve ismem mubinâ – O’na iftira ederek, apaçık günaha girerek mi alacak sınız?”
Ne olur, almasının tek yolu şu: kadına der ki, erkek, “gel sen boşanma talebinde bulun”.Çünkü o bulunduğu zaman, aldığını vermesi lazım. Kadın da; “ben niye bulunuyum?” der! O zaman, ben de senin zina ettiğini söylerim der! Çünkü bir başka şekilde baskı yapma hakkı yok! Yani mahkemeye veririm, zina ettiğini söylerim ayırırlar! Yani seni lekelerim! Kadın da böyle bir lekeden kurtulmak için, kabul edebilir. İşte, kadınlar üzerine böyle bir baskının olup olmadığını anlamak için, araya Hakem Heyeti girer. Hakem Heyeti, aile’den girer ki, çok rahat bir şekilde konuşulabilsin mesele. Bu tamamen kadını korumaya yöneliktir.
Sonra Ayet devam ediyor ve diyor ki Allah’u Teala : Nisa Suresi 4:21 “Ve keyfe te’huzûnehû -onu nasıl alacaksınız ki”, “ve kad efdâ ba’dukum ila ilâ ba’dıv – artık birbirinizle iç içe olmuşsunuz”, “Ve ehazne minkum misâkan ğalizâ – bu kadınlar sizden de çok sağlam da bir söz almışlardır.” Şöyle dikkat ederseniz, sık sık hatırlatıyorum size, Kur’an’ı Kerim’de kadınlar için, muhsana kelimesi kullanılır. Hısın kelimesini, arapça bilenleriniz bilirsiniz, “Kale” demektir. Kale! Muhsana da: Kale gibi korunan kadın demektir. Kur’an’ı Kerim’deki bütün hükümler, kadınları korumaya yöneliktir. Ama gördüğünüz gibi, mesela bir çok şeyi görmezlikten gelinilince, o koruma, tersine dönmüş oluyor!
Erkekler için de Muhsın kelimesi kullanılır. Muhsın da: kendisini koruyan demektir. Ama kadın Muhsana! Dolayısıyla, bütün hükümlerde ciddi manada korunmuştur. Bu da O’nu korumak için verilen bir şeydir.
Bakara Suresi 2: 229. “fe in hıftum ellâ yukıymâ hudûdallah – size geldiler, sizde baktınız ki, bunlar, Allah’ın koyduğu sınırlarda duramayacaklar. Karşı tarafında haksızlığını tespit ettiyseniz, bu kadın, bu erkeğin elinde kalsın demezsiniz. Dersiniz ki, cüz-i bir şey ver ayrıl.
Hz. Osman Kadın’a demiş ki: Küpe’ni ver ayrıl! Böyle çok küçük bir şeyle. tamam ver küpe’ni ayrıl. İşte burada bir denge korunuyor.
(NOT: Maalesef bu yukarıda ki, Hadis’i de bulamadım! Kaynak söylenmiyor ve bende bulamadım)
Efendim, bunlar çok dürüst davranırlar mı, davranmazlar mı, insanın bulunduğu yerde haksızlıklar olur. Allah’a ahirette hesabını verecekler. Ama Cenab-ı Hakk’ın koyduğu kural bu! Uyan olur, uymayan olur! O ayrı bir konu.
Şimdi Kur’an’ı Kerim’de her zaman tekrarlayıp duruyoruz. Az önce de söyledik. Herşeyin bir örneği vardır. (Burada Sayın Bayındır saatine bakıyor. Haa vakit dolmuş. o zaman onu haftaya şey yapalım).
Yani kadının boşanmasının da, örnek olayı var. isterseniz onu okuyun, hazırlıklı gelin. Mumtehina Suresinin 60:10 ve 11. Ayetleri ni okuyarak gelin. Okuyarak gelirseniz, daha kolay anlatmak mümkün olur.
Bu dakikadan sonra, bazı etkinlik duyurusunda bulunuluyor! yazmadım duyuruları…