Elhamdulillahi rabbil alemin vel akıbetulilmuttakin essalatu vesselamu ala resulune muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.
Euzubillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim.
Bugün ki dersimiz Bakara suresinin 61 inci ayetidir. Tabii bu ayeti tam anlayabilmek için 58 inci ayetten başlamamız gerekiyor. Orada Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor. “Ve iz kulnedhulu hazihil karyete fekulu minha haysu şié’tum rağadev vedhulul babe succedev ve kulu hittatun nağfirlekum hatayakum, ve senezidul muhsinin” “bir gün size demiştik ki şu şehre girin. İstediğiniz yerden bol bol yiyin. Kapıdan içeri girerken secde ederek girin. Hıtta deyin”(2/58). Yani ya Rabbi günahlarımızı bağışla, deyin. Böyle deyin ki “nağfirlekum hatayakum” “sizin hatalarınızın üstünü örtelim”. “ve senezidul muhsinin” “iyilere ilave ikramlarımız olacak”(2/58). “Febeddelellezine zalemu kavlen ğayrallezi kile lehum” “zalimler yani yanlış davranışta bulunan insanlar kendilerine söylenenden başkasını yaptılar. Sözü başkasıyla değiştirdiler” “feenzelna alellezine zalemu riczem mines semai” “bizde zalimlik yapanlara gökten pislik indirdik” “bima kanu yefsukun” “fasıklıkları sebebiyle”(2/59). Şimdi bu onların girecekleri yerle ilgili olarak Maide suresinin 20 inci ayetinde bir takım ilave bilgiler var. Hani burada Allah-u Teâlâ şu şehre girin, oradan istediğiniz yerden bol bol yiyin ve kapıdan içeri girerken secde ederek girin, diyor. Hıtta deyin de günahlarınızı bağışlayalım, diyor. Onunla ilgili olarak bir başka ayet Maide suresinin 20 inci ayetinde Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor. “Ve iz kale Musa likavmihi” “bir gün Musa kavmine şöyle demişti” “ya kavmizkuru ni’metallahi aleykum” “Allahın size olan nimetini hatırlayın”. “iz ceale fikum embiyae ve cealekum muluka” “Allah sizin içinizden peygamberler gönderdi. Ve sizi melikler yaptı”. “ve atakum ma lem yué’ti ehadem minel alemin” “şu alemde bulunanlardan hiç kimseye vermediğini size verdi”(5/20). “Ya kavmidhulul ardal mukaddeset” “ey kavmim o mukaddes toprağa girin”(5/21). Mukaddes, temiz yani iyi güzel olan toprağa girin demektir. “elleti ketebellahu lekum” “Allahın sizin için yazdığı o toprağa girin”(5/21). Yani Allah-u Teâlâ bu Filistin toprağını size yazmıştır. Oraya girin. Yani Kudüs ve çevresidir. “ve la terteddu ala edbarikum” “ama geriye dönmeyin”. “fetenkalibu hasirin” “o zaman kaybetmiş hale gelirsiniz”(5/21). Yani Allah bu toprakları size yazdı ama oraya girin, geri dönmeyin. “Kalu ya Musa” “dediler ki Musa” “inne fiha kavmen cebbarin” “orada çok baskıcı, zorba bir kavim var”(5/22). İşte bunun amalika adı verilen bir kavim olduğu çok iri yarı insanlardan oluştuğu rivayet ediliyor. “ve inna len nedhuleha hatta yahrucu minha” “bunlar oradan çıkıncaya kadar biz oraya girmeyeceğiz dediler”(5/22). Asla girmeyiz, dediler. “feiy yahrucu minha feinna dahılun” “onlar çıkarlarsa biz gireriz”(5/22). Daha sonra gelen ayetleri kısaca okuyayım. Hızlı bir şekilde geçelim. 07:09 öbür ayetler üzerinde duracağız. “Kale raculani minellezine yehafune en’amallahu aleyhime” “Allahtan korkan iki kişi ki Allah onlara nimette bulunmuştu dediler ki”. “udhulu aleyhimul bab” “şu kapıdan onlara girin” “feiza dehaltumuhu feinnekum ğalibune” “oraya girdiğiniz zaman mutlaka galip geleceksiniz”. “ve alallahi fetevekkelu in kuntum mué’minin” “eğer inanıyorsanız yalnız Allaha güvenin ve dayanın” (5/23). “Kalu ya Musa inna len nedhuleha ebedem” “dediler ki ya Musa oraya hiçbir zaman girmeyeceğiz”. “ma damu fiha” “bunlar orada oldukları sürece asla girmeyeceğiz”. “fezheb ente ve rabbuke” “git sen rabbinle beraber”(5/24). Rabbinle beraber git, sen gir. Hâşâ! Görüyor musunuz? “fekatila” “sizin ikiniz savaşın” (5/24). Yani Allah ile beraber savaşın, dediler. “inna hahuna kaıdun” “biz burada oturuyoruz” (5/24). “Kale rabbi” “Musa (a.s) dedi ki ya Rabbi” “inni la emliku illa nefsi ve ehi” “benim yalnızca kendime ve kardeşime sözüm geçer”. “fefruk beynena ve beynel kavmil fasikin” “şu fasıklar topluluğu ile benim aramı ayır, dedi” (5/25). “Kale feinneha muharrametun aleyhim erbeine seneh” “Cenabı Hak buyurdu ki o topraklar, o Filistin toprakları bunlara 40 yıl haramdır”. “yetihune fil ardı” “şu bulundukları yerde şaşkın şaşkın dolaşacaklardır”. “fela teé’se alel kavmil fasikin” “bu fasıklar topluluğundan dolayı üzülme, dedi”(5/26).
Bu ayetleri okurken bir şey aklıma geldi. Yeri gelmişken söyleyeyim. Şimdi bakın Allah-u Teâlâ o mukaddes toprağı size yazdım(5/21), diyor. Yazdım deyince ne anlarız biz? Oraya girmek bunların kaderleri değil mi? Bu topraklar onlarındır. Peki, girebildiler mi? Giremediler. Ama daha sonra girdiler. 40 yıl aradan sonra girdiler. Peki, kadercilik var mıymış? Güya biz doğmadan önce ne yapacağımız her şeyimiz yazılıydı, diyorlar. Dolayısıyla ne yazıldıysa bizim için, biz sanki robot gibi Allah bizi nasıl kurmuşsa öyle çalışıyoruz. Öyle demiyorlar mı? Bu ayete göre öyle mi? Bak Allah-u Teâlâ burayı size yazdım(5/21), diyor. Evet, neticede veriyor ama 40 yıl ceza verdikten sonra. Yazdığı için veriyor. Ama 40 yıl ceza çekiyorlar. Gir, deniyor. Girmiyorlar. O zaman insanın hür iradesi var mıymış? Evet. Yani Allah-u Teâlâ yazdığı için orayı gene veriyor. Bunun bir benzerini nerede görmüştük? Hatırlıyor musunuz? Bedir de oldu. Hatırlayın. Allah-u Teâlâ Bedirde birisi Mekke’den gelen birisi de Şam’dan yani Suriye’den gelen iki şeyden birini Müslümanlara söz vermişti. Müslümanlar Şamdan gelen kervanı istiyorlardı ama Allah-u Teâlâ da Mekke’den geleni vermek istiyordu. Onu vermişti. Cenabı Hak Müslümanların, Mekkeli müşriklerin kökünü kesmesini istiyordu(8/7). Buda Enfal suresinin baş tarafında anlatılıyor. Allah-u Teâlâ bunu onlara yazmıştı. Peki, Müslümanlar Mekke’den gelen kâfirlerin kökünü kestiler mi? Bir katılımcı: Kesmediler. Abdülaziz Bayındır: Niye? Çünkü Allah-u Teâlâ’nın koyduğu kurala göre davranmadılar(8/67). Siz eğer kuralına göre davranmazsanız hiçbir konuda başarı elde edemezsiniz. Bunu bir kere kesin olarak kafanıza yerleştirin. Peygamberimiz (s.a.v) başlarında olmasına rağmen savaşta düşmanı tamamen tesirsiz hale getirmedikçe esir alma hakları yoktu(47/4). Bu kurala aykırı hareket ettiler. Düşmanı tesirsiz hale getirmeden esir almışlardı(8/67). Allah söz verdiği için Bedir de galip gelmişlerdi. Yoksa mağlup olurlardı(8/68). İnancı Kuranı Kerimden öğrenmek gerekiyor. Yani Müslümanlar her şeyi gerçekten sıfırdan öğrenmek zorundalar. Her şeyi…
Tekrar Bakara suresine dönelim. “Ve izisteska Musa likavmihi fekulnadrib biasakel hacer” “Musa kavmi için su istemişti”(2/60). Burada çok farklı olaylardan bahsediliyor. Geçen hafta bu ayeti okumuştuk. İşte değneğinle şu taşa vur, deniyor. “fenfecerat minhusneta aşrate ayna” “oradan on iki tane göze yani su kaynağı çıkmıştı”. “Kad alime kullu unasim meşrabehum” “her insan grubu nereden su içeceklerini çok iyi öğrenmişti”. “kulu veşrabu mir rizkıllahi ve la tağsev fil ardı mufsidin” “Allahın rızkından yiyin, için ama yeryüzünde fesatçılar olarak ortalığı karıştırmayın, demişti”(2/60). Esas konuyla alakalı olan bugün okuyacağımız ayettir. Bu ayeti kerimeyi dikkatle dinleyin size bir takım sorular soracağım. Bunlar kırk yıl orada kalmışlardı. Orada men ve selva yemişlerdi. Men kudret helvası, selvada bıldırcın demektir. “Ve iz kultum ya Musa” “bir gün demiştiniz ki Musa” “len nasbira ala taamiv vahıdin” “tek yiyeceğe sabredemiyoruz”(2/61). Artık yeter. İçimiz dışımız bıldırcın etiyle, helva doldu. Daha başka bir şey yok. “fed’u lena rabbeke yuhric lena mimma tumbitul ardu” “Rabbine dua et, toprağın bitirdiğinden bizim için çıkarsın yani bitirsin topraktan” “mim bakliha” “sebze çeşidinden yani yeşilliklerden”. “ve kıssaiha” “salatalıktan” “ve fumiha” “buğdaydan” “ve adesiha” “mercimekten” “ve besaliha” “soğandan”(2/61). 15:15 15:17 onlardan bizim için çıkarsın. “kale etestebdilunellezi huve edna billezi huve hayr” “Musa (a.s) dedi ki daha düşük olanı daha iyisiyle değiştirmek mi istiyorsunuz”. “ihbitu mısran feinne lekum ma seeltum” “dedi ki inin bir şehre istediğiniz her şey var orada sizin için”. “ve duribet aleyhimuz zilletu vel meskenetu” “üstlerine alçaklık ve miskinlik çökmüştü”. “ve bau biğadabim minallah” “ve Allah-u Teâlâ’nın gazabını hak etmişlerdi”(2/61). Niye böyle? “zalike biennehum kanu yekfurune biayatillahi” “çünkü onlar Allahın ayetini görmezlik ediyorlardı”. “ve yaktulunen nebiyyine biğayril hakk” “haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı”. “zalike bima asav ve kanu yağtedun” “bu onların isyanlarına karşılık ve saldırganlıklarına karşılıktı”(2/61). Şimdi burada size soracağım soru şudur. Bakın tekrar okuyayım dikkatle dinleyin. “Demiştiniz ki Musa biz bir tek yiyeceğe sabredemiyoruz”(2/61). Bir tek yiyecek dedikleri işte bıldırcınla helva. “bizim için rabbine dua et. Toprağın bitirdiğinden bitirsin. Sebzesinden, hıyarından yani salatalığından, buğdayından, mercimeğinden ve soğanından”(2/61). Bunları istiyorlar. “Kale etestebdilunellezi huve edna billezi huve hayr” “daha düşük olanı daha hayırlısı olan karşısında değiştirmek mi istiyorsunuz?”(2/61). Daha hayırlısını verip düşük olanı mı almak istiyorsunuz? “ihbitu mısran feinne lekum ma seeltum” “inin bir şehre istediğiniz orada vardır”(2/61). Şimdi burada daha iyi olan nedir? Daha düşük olan nedir? Söyleyin bakalım. Bunlar diyorlar ki ya Musa bir tek yiyeceğe sabredemiyoruz. Artık tahammülümüz kalmadı. Rabbine dua et. Topraktan bize bitirsin. Sebzesinden, buğdayından, salatalığından, soğanından, mercimeğinden bitirsin. Musa (a.s) girin bir şehre oradan bu istediklerinizin hepsini alın, diyor. Siz daha iyi olanı verip daha düşük olanı mı almak istiyorsunuz? Burada daha iyi olan ne, daha düşük olan ne? Bir katılımcı: Hocam özgürlüğü soğana, sarımsağa mı tercih ediyorsunuz? Abdülaziz Bayındır: Musa (a.s) soğan sarımsak yemeyin mi diyor? Zaten firavunu diyorsan boğuldu gitti. Öyle bir düşman kalmadı. Yani şimdi soğan sarımsak yemeyin mi diyor? Yeşillik yemeyin mi, diyor. Bir katılımcı: Yani onlar arkada kaldı. Abdülaziz Bayındır: Hayır yemeyin, diyor mu Musa (a.s)? Bir katılımcı: 19:45 19:57. Abdülaziz Bayındır: Kardeşim iyi de bunlar biz köle olalım demiyor ki. Evet, sen ne diyorsun? Bir katılımcı: Allahın verdiğine razı gelmediler. Abdülaziz Bayındır: Hayır gidin diyor bir şehre. Yemeyin demiyor ki Musa (a.s). Bu istediklerinizi yiyin. Hangi şehre gidiyorsanız gidin, alırsınız oradan diyor. Sen ne diyorsun? Bir katılımcı: Allahın takdir ettiğini istemiyorlar. Abdülaziz Bayındır: Allahın takdir etmediğini istemiyorlar ki. Allaha dua et diyorlar. Allaha karşı çıktıkları yok ki. Allahtan bir şey istemek günah mı? Bir katılımcı: Haftaya çalışıp gelelim. Abdülaziz Bayındır: Haftaya çalışıp gelecekmiş. Nereden, hangi kitaptan çalışacaksın? Kaçıncı sayfayı okuyacaksın? Buyurun. Bir katılımcı: Emek vermeden 20:42 20:45. Abdülaziz Bayındır: Emek vermeden yiyorlardı. Tamam. Şimdi emek vererek yiyelim, diyorlar. Bunun ayıplanacak tarafı nedir? Evet söyle. Nizamettin: Avcı güçlü bir toplumu, miskin ve yerinde duran bir topluma mı değiştirmek istiyorsunuz? Abdülaziz Bayındır: Buna ne dersiniz? Avcı bir toplumu tarım toplumuyla mı değiştirmek istiyorsunuz? Bir katılımcı: Avcı da tarım zaten. Abdülaziz Bayındır: Tarımla avcı aynı mı? Tarım toplumu başkadır, avcı toplumu başkadır. Bunlar son derece önemli şeylerdir. Çok iyi anlamamız lazım. Üzerinde hiç düşünmediğiniz zaman sanki bıldırcın etiyle kudret helvasını verecekler. Onun yerine bu sebzeyi buğdayı mercimeği, salatalığı, soğanı alacaklar gibi geliyor. Hayır. Bir şey verdikleri yok ki. Yani bu gitsin, demiyorlar. 22:02 22:12. Abdülaziz Bayındır: Yani şimdi söylediklerinizden bakalım kimin dediği daha doğru onu anlamak istiyorum. Doğru cevaplar verildi de. O doğru cevapları herkesin içselleştirmesi lazım. Burada Musa (a.s) bunlara demiyor ki siz o yiyeceklerden yemeyin. Diyor mu? Gidin bir şehre yiyin, diyor. İstediklerinizin hepsini alın, diyor. Gidin alın. Peki, o zaman bunlar ne istiyorlar? Bunlar bu yiyeceklerden yiyelim diye istiyorlarsa onun önü kapalı değil. İstediğiniz bu yiyeceklerse buyurun yiyin. O zaman asıl istedikleri ne bunların? Yerleşmek istiyorlar. Bunlar o yiyecekleri üretmek istiyor. O tarım ürünlerini kendileri üretmek istiyor. Zannediyorlar ki kolay bir iştir.
Hani ben size bir zamanlar anlatmıştım. Ben senede bir hafta köye gidiyordum. Köye dışarıdan bakınca ağzımın suyu akıyor. O kadar güzel görünüyor ki. Sanki onların hepsi kolay oluşuyormuş gibi geliyordu. Sebzeler, meyveler falan. Bir keresinde rahmetli babama, baba bu sene bizim çayırların otlarını ben biçeceğim, dedim. Babam güldü. Israr edince peki git, dedi. Tırpanla çok güzel çalışıyorlardı, çok hoşuma gidiyordu. Tırpanı aldım, bir vurdum, toprağa saplandı. Ne kadar yaptıysam, olmadı. Galiba ağzını biraz aşağı tutuyorum, dedim. Biraz yukarı tuttum. Birisi olsaydı kesin ölürdü. Bu defa havada savruldu. Ne yaptıysam hiç bir şey yapamadım. Ot filan biçemedim. Neyse orada bir adam tuttuk. Otları biçti. Sonra tabi otları toplamak gerekiyor. Uzaktan bakması çok güzel değil hani. Hiç birisini beceremedik. Neyse onu da adamlar yaptı. Bu defa otların taşınması falan hayatımın en zor günlerini geçirmişimdir. Çünkü hiçbir şeyini bilmiyorum. Yani şimdi uzaktan çok tatlı görünüyor. Zannediyorsunuz ki bu meyvecilik, sebzecilik ne olacak işte basit bir şeydir. Gittiğiniz zaman hemen domatesi koparıyorsunuz ya. Zannediyorsunuz ki bütün çiftçiler öyle girip domatesi koparıyorlar. O zamana kadar başlarından geçenlerden hiç kimsenin haberi yok. Peki, Musa’nın (a.s.) kavmi ne yapıyor? Allahın yarattığı bıldırcınları 40 yıl çölde avlıyorlar. Hazır bıldırcınlar. Sadece avlıyorlar. Bizim gidip domates toplamamız gibidir. Hazır bitmiş domatesi toplamak gibidir. O kudret helvası da bizim güneydoğuda varmış. Ben görmedim ama anlatıyorlar. Sabahleyin kalkarmışsınız 25:31 üzerinde. Böyle pamuk şeyleri gibi oluşurmuş, onu alır yermişsiniz. Belki orada yaşayanlar varsa bilir. Ben öyle sadece duydum. Şimdi onu siz gidip topluyorsunuz. Onun üretimiyle meşgul değilsiniz. Siz ne bıldırcın üretimiyle meşgul oluyorsunuz. Nede o kudret helvası. Ama gidip avlıyorsunuz. Avcılık yapıyorsunuz. Tabii ki gidiyorsunuz, ağaçların üzerlerine çıkıyorsunuz. Bir takım işler yapıyorsunuz. Ama bu ikisi arasındaki fark nedir? Tarım ve hayvancılıkla meşgul olursanız sizin bütün dünyanız o tarım ve hayvancılıktan ibaret olmaz mı? Yani dışarıda olup biten sizi fazla ilgilendirir mi? Ama avcıyla avcılıkla meşgul oluyorsanız her tarafa gidersiniz. Her şeyden haberiniz olur. Bugün nerede ne varmış? Kim ne yapıyormuş? Ve vücut sürekli hareketli olur. Oradan oraya rahatlıkla intikal edebilirsiniz. Mesela şimdi Türkler Asya’dan nerelere kadar gitmiş. Dünyanın çeşitli yerlerine yayılmışlar. Neden? Göçebe bir toplum oldukları için çok rahat bir şekilde oradan oraya intikal edebiliyorlar. Nerede neyin daha iyisi var? Onu gayet iyi biliyorlar. İşte burada daha iyi olan hareketli bir topluluk olmaktır. İşte o günün şartları itibariyle avcılıkla uğraşmak böyle bir şeydi. Mesela şimdi avcılığın bir başka şekli var. Bazı insanlar vardır. Piyasada iş takip eder. Oda bir avcılıktır. Nerede daha iyi iş var? Nerede daha iyi mal var? Daha ucuz nerede? Daha güzel nerede satılıyor? Oda bir çeşit avcılıktır. Ama bazısı da oturur. Üretimle meşgul olur. Oda çok güzeldir. Fakat üretimle meşgul olmak aslında çok büyük bir risktir aynı zamanda. Hadi o üretim iyi gitmedi. Ne yapacaksın? Ya da ürettin. Her şeyi ambara koydun. Geldi birkaç tane eşkıya bastırdı. Hepsini aldı, gitti. Savaşlarda en fazla sömürülenler o köylerde yaşayan insanlar olur. İşte Musa (a.s) bunlara demiyor siz bu işi bırakın. Siz bunları yemeyin, demiyor. İyi lazımsa gidin alın, diyor. “etestebdilunellezi huve edna billezi huve hayr”(2/61). Yani sizin şuanda yaşadığınız durum daha iyidir. “Bunu bırakıp bir düşük seviyeye girmek mi istiyorsunuz”(2/61). Evet, burada Nizamettin ile Hatice’nin söylediği bir de arkadan Ünal’ın söylediği doğru çıktı. Ayeti baştan okuyorum.
“Ve iz kultum ya Musa” “hani bir gün Musa’ya (a.s) demiştiniz ki” “len nasbira ala taamiv vahıdin” “biz bir tek yiyeceğe sabredemeyeceğiz”(2/61). Tabi tek yiyecek dediği bir tek yiyecek değildir aslında. Tek tür yemektir. Hep aynı yemek anlamındadır. Artık sabredemiyoruz. “fed’u lena rabbeke” “bizim için rabbine dua et”. “yuhric lena” “bizim için çıkarsın”(2/61). Bakın biz yiyelim demiyorlar dikkat edin. Nereden? “mimma tumbitul ardu” “yerin bitirdiğinden bizim için çıkarsın”(2/61). Yani bu topraklardan biz üretelim değil mi? Çünkü çölde dolaşıyorlar. Uygun bir saha olsun. Orada bitirelim. Ya da yağmurlar yağsın. Bizim için çıkarsın. “mimma tumbitul ardu” “yerin bitirdiğinden çıkarsın”. “mim bakliha” “onun sebzesinden”(2/61). Yani biz sebze üretelim, demiş oluyorlar. Yiyelim demiyorlar, dikkat ediyor musunuz? Tabii ki o bir çeşit yiyeceğe sabredemiyoruz sözünden yemek için üretecekleri belli. Ama yemek için üretmeyi teklif ediyorlar. Allaha dua et böyle olsun, diyorlar. “ve kıssaiha” “ve salatalığından” “ve fumiha” “buğdayından”(2/61). Ki bunu sarımsak diye de tercüme edenler vardır. Yani lügatler de her iki anlamı da var. “ve adesiha” “mercimeğinden” “ve besaliha” “soğanından”(2/61). Bu yiyecekler tek tek Kuranı Kerimde geçen yiyeceklerdir. Bu yiyecekler daha düşük yiyeceklerde öbürleri daha yüksek değildir. Ayette yiyecekler arasında bir karşılaştırma yapılmıyor. Böyle bir şey yok. Cenabı Hak bizim için bunları topraktan çıkarsın, diyorlar. Ne yapacak? Onun tarımını, onun gereken işlerini yapacak olanlar bu insanlardır. Biz yapalım, demek istiyorlar. Biz üretelim bunları artık. Sürekli oradan oraya koştur. Artık yorulduk. Demiş oluyorlar. Musa (a.s) ne diyor? “kale etestebdilunellezi huve edna” “daha düşük olan bir durumu” “billezi huve hayr” “daha iyi olan bir durumla değiştirmek mi istiyorsunuz?”(2/61). Şuanda hareketli bir şekildesiniz. Her şeyden haberiniz var. Oradan oraya gidiyorsunuz. Ama öbüründe oraya kapanıp kalacaksınız. Ve ufkunuz iyice daralacak. “ihbitu mısran”(2/61). Canınız bu yiyecekleri çekiyorsa. Yiyeceklerden yemek istiyorsanız yiyin. Bu yasak değil ki size. Hangi şehre giderseniz, hangi yerleşim bölgesine giderseniz gidin bunlardan bulursunuz. “feinne lekum ma seeltum” “istediğiniz şey sizin alın yiyin”(2/61). Helal. Yasak değil ki gidin alın. Demek ki bunlar ticarette yapıyorlar. Öyle anlaşılıyor yani. Alın dendiğine göre. Alacak bir maddi imkânları da var. “ve duribet aleyhimuz zilletu” “hâlbuki onların üzerine bir alçaklık çökmüştü”(2/61). Hani o benim düşündüğüm gibi düşünmüşler. Zannediyorlar ki köylüler akşama kadar yatıyor. Uzaktan, ne güzel suların başında, yeşilliklerin içerisinde diye zannediliyor. Zillet yani alçaklık bir şey olunca da onlar keyif ediyorlar, zannediyorlar. “vel meskenetu” “miskinlik”(2/61). Miskin, sükûn kökünden gelir. Yani hiç çalışmak istemiyorlar. Yıldım, bıktım, bazı insanlar öyle söylerler. Yani ölmeden kendilerini öldüren insanlar vardır. Böyle alçaklık ve miskinlik onların üzerine çökmüş. “ve bau biğadabim minallah” “Allah-u Teâlâ’nın gazabını da hak etmişlerdi”(2/61). Yani bir türlü adam olmak istemiyorlar. Hep böyle kendi arzuları peşinde koşuyorlar. Neden bu böyleydi? “zalike biennehum kanu yekfurune biayatillahi” “bu şundan dolayı onlar Allahın ayetlerini görmezlik ediyorlardı”(2/61). Yani bu onlarda bir huy oluşturmuş. Allah-u Teâlâ ne emrederse etsin, onu görmezlikten, duymazlıktan geliyorlar. Musa (a.s) ne derse desin duymazlıktan, görmezlikten geliyorlar.
Kuranı Kerime bakarsanız başarılı olmanın yolu Allahın emrettiği şekilde yaşamaktır. Yani kim hangi işi kurallarına uyarak yaparsa o kesin başarır. Cenabı Hak ona mutlaka başarıyı verir. Yaptığınız ne iş olursa olsun. İşinizi çok iyi yapacaksınız. Dikkat ederseniz mesela bir ayeti kerimede Allah-u Teâlâ ne diyor? “İnnellezine amenu” “inanmış olan insanlar”. “ve amilus salihati” “Salih işler yapanlar”. “ve ekamus salate” “namazı dosdoğru kılanlar”. “ve atevuz zekâte” “zekâtı verenler”. “lehum ecruhum ınde rabbihim” “bunların ücretleri rableri katındadır”. “ve la havfun aleyhim ve la hum yahzenun” “bunların üzerinde bir korku olmaz, üzülmezlerde”(2/277). Burada salih amel yapanlar deniyor. Ne anlarsınız salih amelden? İşi salih bir şekilde yapanlar demektir. Salih ne demektir? Çevresine zarar vermeyen, kullanan kişiye zarar vermeyen, olması gerektiği gibi yapan kişi demektir. Hangi iş? Hangi iş olursa olsun. Dikkat ediyor musunuz? Bakın imandan sonra ki ikinci madde nedir? Yaptığınız işi düzgün yapmak. İyi yapmak. İyi yapmakta nedir? Kuralına göre yapmaktır. Hani çok güzel bir söz var. En büyük hile dürüstlüktür, diyorlar. Hile kelimesinin manası çözüm demektir. Esas kelime manası odur. Çözüm. En büyük hile dürüstlüktür. Hile yapar bir kere kazanırsın. Dürüst olur her seferinde kazanırsın. Dürüst olduğunuz zaman her zaman kazanırsınız. Hile yaparsanız bir kere kazanırsınız. Ondan sonrası yoktur. İşte bir işte başarılı olmanın yolu neymiş? Allah-u Teâlâ çok sayıda ayette bundan bahsediyor. Hatta “İnnellezine amenu ve amilus salihati”. Kuranı Kerimde o kadar çok vardır ki “inanan ve işleri iyi yapan kimseler”(2/277). Yaptığınız iş ne olursa olsun, mutlaka elinizden gelen titizlikle çok güzel yapmanız lazım. Namaz ondan sonra geliyor. Namazı günde beş kere kılıyorsunuz. Peki, iyi işi kaç kere yapıyorsunuz? Sürekli, sabahtan akşama kadar yaparsınız. Namaz hafife alınacak bir şey değildir. Hâşâ, tabii ki değil. İşte siz işinizi Allah emrettiği için iyi yaparsanız hem para hem sevap kazanırsınız. Ne kadar güzel değil mi? Allah emrettiği için iyi yaparsanız. Çünkü Allah-u Teâlâ öyle diyor. İşlerini iyi yapanlar. “İnnellezine amenu ve amilus salihati”. İyi işler yapanlar. Yani insanlar kimin iyi iş, kimin kötü iş yaptığını çok kısa süre içerisinde anlarlar. Onun için yanlış şey yaparsanız uzun süre devam etmez. İyi iş yapanlar baştan sıkıntı çekerler. Çünkü onun bir imtihanı var. Her şeyin bir imtihanı var. “İnnellezine amenu ve amilus salihati” “inanan ve iyi iş yapanlar”. “ve ekamus salate” “namazı dosdoğru kılan” “ve atevuz zekâte” “zekâtı verenler”. “lehum ecruhum ınde rabbihim”(2/277). Ne demek? Bunların ücretleri Allah katındadır. Ben iyi iş yaptığım zaman milletten alıyorum. Allah katında da karşılığı var demektir. O zaman esas karşılığını Cenabı Haktan beklemek lazım. Allah-u Teâlâ bir ayette ne diyor? “Ve lekad ketebna fiz zeburi mim bağdiz zikri” “tevrattan sonra Zebur da şunu yazdık” diyor. “ennel arda yerisuha ıbadiyes salihun” “şu topraklara salih kullarım mirasçı olurlar”(6/105). Ne demek salih? Yani hak edenler, demektir. Uygun davranışı gösterenlerdir. Diğerleri kısa sürede geçip giderler. Siz eğer bir yerde başarılı olmak istiyorsanız doğru iş yapın. İyi iş yapın. Orada kalıcı olursunuz. Yanlış iş yaparsanız cezanızı çekersiniz. İster şahsi işleriniz olsun. İster toplumsal işleriniz olsun. İster devlet işi olsun. Hangi şey olursa olsun. İyi iş yaparsanız siz kalıcı olursunuz. Asıl ücreti veren Allah-u Teâlâ’dır. Evet, iyi iş yapıp para kazanıyorum ama “lehum ecruhum ınde rabbihim” “onların ücretleri Allah katındadır”(2/277) diyor. “ve la havfun aleyhim ve la hum yahzenun” “bunların üzerinde bir korku olmaz”(2/277). İnsanlar ne der? Ben işimi iyi yapıyorum kardeşim benim bir endişem yok derler. Değil mi? “üzülmezlerde”(2/277). Ne dünya da, ne de ahrette böyledir. Bunlara çok dikkat edelim.
42:42 42:48 Bir katılımcı: Abdülaziz Bayındır: Oradan devam ediyoruz bitmedi daha. “ve duribet aleyhimuz zilletu vel meskenetu ve bau biğadabim minallah” “üzerlerine alçaklık ve miskinlik çöktü. Allahın gazabını hak ettiler”(2/61). Neden? “zalike biennehum kanu yekfurune biayatillahi” “Allahın ayetlerine karşı kâfirlik yani nankörlük yapıyorlardı”(2/61). Allahın ayetleri hep iyilik ve dürüstlükten bahsetmiyor mu? İyi şeyler yapmaktan bahsetmiyor mu? İşte salih amel, salih iş yapmıyorlar. Uygun iş yapmıyorlar. Nankörlük ediyorlar. Eğrilik yapıyorlar. Onun için bu cezayı hak ediyorlar. Asıl ceza Allah-u Teâlâ’nın verdiği cezadır. Allah o cezayı herhangi bir insanın eliyle verir. 43:35 43:41 Bir katılımcı: Abdülaziz Bayındır: Tabii Âdem’in (a.s) ağaçtan yemesi gibidir. O zaten ilk örnek oluyor. Peki, başka ne yapıyorlar bunlar? “ve yaktulunen nebiyyine biğayril hakk”(2/61). Peki, şimdi 40 yıl çölde kalan Yahudiler hangi peygamberi öldürdüler? Bir katılımcı: Zekeriya (a.s). Abdülaziz Bayındır: Zekeriya (a.s) çok sonra. O süre içersinde hiçbir peygamberi öldürmediler. Peki, neden böyle söyleniyor? Demek ki bir fırsatını bulsalar Musa’yı (a.s) öldüreceklerdi. Bu o demektir. Demek ki fırsatını bulsalar Harun’u (a.s) öldüreceklerdi. Daha önce de böyle yapıyorlardı. Peygamberimizi (s.a.v) öldürmek için birkaç kere tuzak kurmadılar mı? Bunların işi gücü budur. İşte Yahudiler böyledir. “zalike bima asav” “bu onların yaptıkları isyana karşılıktır”. “ve kanu yea’tedun” “ve sürekli sınırları aşmalarına karşılıktır”(2/61). Sözleşme yaparsınız, uymazlar. Yani işte görüyorsunuz. Her gün olup bitenler insanların gözleri önündedir. Bugünde aynı şekilde devam ediyor. Ama şu Cenabı Hakkın merhametine bakın. 40 yıl o çölde yaşamaya mahkûm edilmelerine rağmen kendileri kudret helvası ve bıldırcınla beslenmişlerdir. Kendilerini geliştirecek imkânlar sürekli önlerindedir. Bu hepimiz için böyledir. Cenabı Hak bizi çeşitli imtihanlardan geçirir. O imtihanları başardığımız zaman mutlaka sınıf atlarız. Onun için bunlara çok dikkat etmek lazım. Hepimiz kendimizi başarıya kilitlemeliyiz. Asla bulunduğumuz şartlardan şikâyet etmemeliyiz. Benim şartlarım budur. Yapmam gerekende yapacağımın en iyisidir. Ve mutlaka başarmalıyım. Başarıyı da Cenabı Haktan beklemeliyiz. Şundan bundan değil. Siz şundan bundan beklerseniz, şu bu onun kendisinin önüne geçmenizi istemez. Sizi sürekli engeller. Ama başarıyı Allahtan beklerseniz en öne geçersiniz.
Bu arada size bir şey daha söyleyeyim. Ara vereceğiz çıkanlar olursa duymazlar. Haftaya bugün Allah nasip ederse İzmit’te Kar Tepedeki Otelde Salı, Çarşamba, Perşembe günleri olmak üzere üç günlük toplantımız var. Yani iki akşam kalacağız. İslam Hukukçuları 7. Koordinasyon toplantısını İstanbul Üniversitesi İlahiyat fakültesi ve Süleymaniye Vakfı olarak birlikte organize ediyoruz. Allah nasip ederse orada olacak. Bizim vakfımızda yani Süleymaniye Vakfında yeni bir Kuranı Kerimi anlama metodu oluştu. Bizim bildiğimiz kadarıyla şuanda İslam Âleminde ve öncesinde de böyle bir metodu uygulamaya geçiren olmamış. Peygamberimiz ve sahabe dönemini çıktığınız zaman elimizdeki kitaplara baktığımız zaman böyledir. Tamamını Kuranı Kerimden çıkardığımız bir metottur. Bu metodun ana özelliklerinden bir tanesi Kuran sünnet bütünlüğüne dayanıyor olmasıdır. Buda İslam Âlemi için herkesin hayal ettiği fakat kimsenin gerçekleştiremediği bir hedeftir. Allaha hamd olsun biz o hedefi de gerçekleştirdik. Ki yıllardır bu dersleri dinliyorsunuz zaten. Bu konularla ilgili herhalde 200-300 kadar araştırmamız vardır. Arkadaşlarımız sayıyorlar. İşte bunu inşallah ilk defa tartışmaya açıyoruz. Yani biz kendimizi tartışmaya açıyoruz. İlgili hocalara hazırlanan tebliğleri gönderdik. Allah nasip ederse haftaya Salı, Çarşamba ve Perşembe günü öğlene kadar bu olacak. Bu organizasyonu arkadaşlarımız yaptılar. Maddi külfetlerine katlandılar. Allah razı olsun. Tabii Mustafa Kartal büyük gayret gösterdi. Aziz Torun, Mecit Çetinkaya, Allah hepsinden razı olsun. Diğer arkadaşlarımız. Ve bizim vakfımızdaki arkadaşlarımızda büyük bir gayret gösterdiler. İşte Halit Mollaoğlu, Abdurrahman Hoca gibi. Bizim üniversitemizdeki arkadaşlar. Tabii bu bizim hocaları saymıyorum. Çünkü bu hocalar zaten yıllardır bu işin asıl mimarlarıdır. Bunlar bu işin çok uzun süredir asıl mimarlarıdır. Ben şahsen şunu bekliyorum. Burada çok ciddi bir sıçrama bekliyorum. Sırf Türkiye için değil. Tüm İslam Âlemi için bekliyorum. İnşallah bunu gerçekleştirir. Hatta biz gerçekleştirdiğimiz kanaatindeyiz. Yani tartışmaya açacağız. Bu tartışma son derece faydalı olur. Bir kere zayıf noktalarımızı öğreniriz. Eksiklerimizi, hatalarımızı öğreniriz. Bizim için çok büyük bir fırsat ve imkân verir. Dolayısıyla haftaya Salı günü ders yok. Uzun sözün kısası… Tamam mı? Şimdi ara veriyoruz.
Yazıyı yazan kişi olarak bende bir yorum yapmak istiyorum: Abdülaziz Bayındır: Burada Musa (a.s) bunlara demiyor ki siz o yiyeceklerden yemeyin. Diyor mu? Gidin bir şehre yiyin, diyor. İstediklerinizin hepsini alın, diyor. Gidin alın. Peki, o zaman bunlar ne istiyorlar? Bunlar bu yiyeceklerden yiyelim diye istiyorlarsa onun önü kapalı değil. İstediğiniz bu yiyeceklerse buyurun yiyin. O zaman asıl istedikleri ne bunların? Yerleşmek istiyorlar. Bunlar o yiyecekleri üretmek istiyor. O tarım ürünlerini kendileri üretmek istiyor.
Bir kul: Tarım ürünlerini kendilerinin üretmek istemeleri de Bakara suresi 93 üncü ayete göre bunlar “bakara” ya tapmak için istiyorlar. Yani Allah ile aralarına aracı koymak için böyle bir şey istiyorlar. Ayetlerin ışığında benim değerlendirmem budur.